CHP tehlikeli oynuyor.
Ne söylemlerine dikkat ediyor, ne de davranışlarına.
Bir yanda terör örgütlerine arka çıkıyor, bir yanda Türkiye’nin toplumsal barışını tehdit eden siyasalar izliyor.
Türkiye’nin terör örgütlerine yönelik haklı mücadelesini, “Devlet Kürtleri katlediyor!” söylemiyle Kandil’le aynı hizaya kendini düşüren CHP, “Kendi güvenliğimizi kendimiz sağlarız!” mantığına yaslanarak Kandil’in mihverine bütünüyle oturtuyor kendisini.
Kandil’den yapılan açıklamaları hatırlayınız.
Bir de HDP’den yapılanları.
Ne diyorlardı PKK/HDP canibi?
“Biz kendi milislerimizle kendi güvenliğimizi sağlarız!”
Şimdi aynı anlayışı CHP dillendiriyor.
Atatürk ile Öcalan’ı gezi sürecinde aynı karenin içine yerleştiren anlayış CHP’yi Kandil’e çıkartmak istiyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’si tam olarak böyle bir CHP işte!
CHP’li yetkililerin kendi güvenliklerini bundan böyle kendi partili milisleriyle sağlayacaklarını, yani bir tür milis gücü oluşturarak kendi güvenliklerini sağlama yoluna gideceklerini açıklamaları CHP’yi PKK’lılaştırma veya HDP’lileştirme anlamına geliyor.
CHP’den yapılan açıklamalar devlet otoritesini hiçe sayıcı nitelikte.
Bu devletin Valisini, Kaymakamını, Emniyet Müdürünü vs. kaffeten “AKP’nin memurları!” diye suçlayıp, adeta devlete meydan okuyan bu tavır Kandil’in/HDP’nin ağzıyla birebir örtüşüyor.
CHP’nin bu PKK’lılaştırılma/HDP’lileştirilme süreci son kertede CHP’yi bitirir.
Sandıktan iktidar devşiremeyeceğini gören CHP’nin sokakta iktidar devşirmeye kalkışması, en kötüsü de terör örgütlerine sağladığı şemsiye dolayısıyla iktidar devşirebileceğine inanması demokrasimiz ve toplumsal barışımız adına büyük bir tehdit unsurudur.
CHP kendini vakit varken yeniden gözden geçirmelidir.
CHP kendi varlığını bir kez daha netleştirmelidir.
CHP bir siyasal parti midir, yoksa paralel bir örgüt müdür?
Siyasal bir parti ise yasaların öngördüğü çerçevede hareket etmesi gerektiğini ve ne pahasına olursa olsun yasallığın zeminini tahrip etmeyen bir yerde durması gerektiğini unutmamalıdır.
Görünen o ki CHP, HDP’ye öykünmektedir.
CHP’nin içinden “milis güç” çıkartma düşüncesi CHP’yi bir siyasal parti olmaktan çıkartıp paralel bir örgüte dönüştürür.
Hiç kimse unutmasın ki demokrasilerde devleti sandıktan çıkan irade yönetir.
AK Parti bugün bu milli iradenin adıdır.
AK Parti herhangi bir parti değildir. Devlet aygıtını yöneten bir partidir.
Bir partinin devlet/hükümet aygıtının başında olması o devletin bir parti devleti olduğu anlamına gelmez.
Bu tür yorumlar demokrasinin köküne kibrit suyu dökmek anlamına gelir.
Devlet/hükümet aygıtının başındaki AK Parti’nin, ülkeyi idare edecek kadroları atamasından daha doğal ne olabilir?
Bu atamalara bakarak yerel ve merkezi yöneticilerin “parti memurları” biçiminde suçlanması şayet politik bir istismar konusu değilse bir ihanettir.
Demokrasiye ihanettir.
Demokrasilerde sandıktan çıkan parti ülkeyi yönetir.
Demokrasilerde aslolan sivil otoritedir.
Sivil otoriteyi de partiler oluşturur.
Bu bazen bir tek parti olur, bazen de birden çok.
Koalisyonlar ne kadar demokratik ise tek parti iktidarı da o kadar demokratiktir.
Halkın kaç seçimdir tek bir partiyi iktidara taşımasını adeta halkın işlediği bir cürümmüş gibi takdim edenler ve tek parti iktidarını da “parti devleti” gibi suçlayanlar bilsinler ki aslında demokrasiye düşmanlık ediyorlar.
CHP girdiği bu yanlış yoldan vazgeçmelidir.
CHP’nin PKK’lılaşması/HDP’lileşmesi süreci en başta CHP’yi siyaseten bitirir.
Kılıçdaroğlu’nun gittiği şehit cenazelerinde karşılaştığı tepkiler doğru okunmalıdır.
“Kanımızı dökmeden asla!” diye başlayan, “Kendi güvenliğimizi kendi milis gücümüzle sağlarız!” biçiminde devam eden bu anlayış ve politikalar demokratik yasallık zemininin tahribiyle beraber ülkeye ihanettir.
CHP kendini terör yandaşı paralel bir örgüte dönüştürdüğü için Türkiye’nin ciddi bir sorunu artık.