CHP’lilerin çoğu Kürt sorununda bunca olup biten şeye rağmen, CHP’nin fi tarihinde kaleme aldığı raporların güncellenmesini bekliyor. Bir şeye yarayacak umuduyla. Oysa ne dünya o raporların yazıldığı dünyadır artık, ne Kürt sorunu o raporların yazıldığı dönemdeki Kürt sorunu olarak kalmaya devam ediyor.
Öcalan çözüm için vazgeçilmez bir aktör konumunda. Türkiye’ye getirildiğinde siyasi gücü ve etkisi sadece Türkiye’yle sınırlı olan Öcalan, şimdi Suriye’deki Kürt mücadelesinin de lideri konumunda. Oysa Suriye’den çıktığı tarihte böyle bir durum söz konusu değildi. PKK Türkiye’yle alakalı bir hareketti. Şimdi Irak, İran ve Suriye Kürdistanı’nda da hatırı sayılır bir gücü var. PKK/PYD/PJAK, bu ülkelerde devam eden siyasi sürecin ve uluslar arası kapışmanın en güçlü partileri arasındadır. Ve her iki partinin de doğal lideri Öcalan’dan başkası değildir.
Durum bu iken CHP hala hem kendini hem kamuoyunu oyalamanın peşinde..CHP sık sık, çözüm için meclisi adres gösteriyor ve Kılıçdaroğlu Öcalan’la görüşülmemesi gerektiği yolunda açıklamalar yapıyor. Meclisin bilhassa bu hassas süreçte ulusal politikalar geliştirmesine AK parti hükümetinin bir itirazı olacağı kanısında değilim. Dersim tartışmaları dahil, eğer Kürt sorunu bugün meclis kürsüsünde ve meclis komisyonlarında tartışılıyorsa, bunda hükümetin oynadığı rol ve siyasi tercihin çok belirleyici olduğunu da görmek gerekir. Yani meclisin bu dönemde ulusal bir politikaya sahip olmasının en çok ta hükümetin arzu ettiği bir şey olduğu çok açık. Çözüm süreciyle alakalı olarak en son meclis onayına sunulan yasal değişiklikler bunun en büyük kanıtıdır.
Ama karşınızda otuz yıl silahlı mücadele yürütmüş bir örgüt ve onun kontrol ettiği çok sayıda kurum ve kuruluş varsa, ve siz bunların tamamını liderleriyle birlikte görmezlikten geliyorsanız; meclisten istediğiniz kararları çıkarsanız bile, o kararların bir muhatabı bulunmayacak, veya gerçek muhataplar üzerinden bir çözüm hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Öcalan’ı dışarıda bırakan bir çözümden söz etmek, insanların aklıyla alay etmekten farksızdır.
Öcalan’ın bugün, Avrupa’da, Bekaa veya Kandil’de, ya da Kobanê’de değil, İmralı’da ve diyaloga hazır bir siyasi tercih içinde bulunması Türkiye için bir şans olduğu gibi, sorunla alakalı dünyadaki bütün aktörlerin kıskançlıkla baktığı bir fırsat..
Herkesin görebildiği bu gerçeği CHP’nin görmesi ve Öcalan’la görüşmelere destek vermesi beklenirdi. Eğer bu parti çözüm istiyorsa tabi.
Ama CHP, görülebildiği kadarıyla çözüme karşı olan ulusal ve uluslar arası güçlerin izlediği, ‘Öcalan’ı hükümetin elinden kurtarmak’ veya itibarsızlaştırmak stratejisine destek veriyor.
Öcalan’ı ulusal lider olarak gören PYD’nin Kobanê’de yürüttüğü mücadeleyi vatan savunması olarak gören CHP, PYD’nin gerçek liderine, yarın özgürlüğüne kavuşsa belki de gidip Kantonların başına geçecek olan lidere, yani Öcalan’a karşı çıkıyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’na sorsanız, Salih Müslim’le görüşülür mü diye size evet cevabı verecektir. Ama Salih Müslim’in Suriye’de kurduğu sistemin ideologu ve her bakımdan lideri olan Öcalan’la görüşmeye gelince aynı Kılıçdaroğlu hayır diyebilmektedir.
Oysa bütün gelişmeler, hatta 6-7 Ekim olayları bile tek başına gösteriyor ki, Öcalan’ın rolünü dışarıda bırakan hiçbir formülün başarı şansı yoktur. Bu şans değil İmralı’da dünyanın bir ucunda da olsaydı, Türkiye’nin yapması gereken bu şansı dünyanın öbür ucunda da olsa arayıp bulmasıydı.
Ama CHP ve paydaşlarının çözüm umurlarında değil. Çözümle değil, çözümün kimin eliyle gerçekleşmekte olduğu ilgilendiriyor CHP’yi. Hal bu olunca Öcalan’ın hükümetle kurduğu diyalog ve şimdi de sekretaryayla birlikte müzakereye dönüşecek olan sürece umutsuzlukla bakıyorlar.
Sekretarya ciddi bir adım ve bana kalırsa daha şimdiden çözüm istemeyenlerin korkulu rüyası haline geldi. 6-7 Ekim olaylarına imza atanlar da korkuyor sekretaryadan, CHP’de.
Kürt sorunu eninde sonunda çözülecek. Buna şüphe yok. Çözüme en CHP’nin sevinmesi gerekir. Çünkü Kürt sorunu her şeyden önce CHP’nin elini kolunu bağlayan bir pranga. CHP Kürt sorununu yaratarak, kendi eliyle kendi ayaklarına pranga vurdu. Hiçbir zaman da o prangalarından kurtulmak istemedi. Şimdi AK parti hükümeti CHPyi ve bu ülkeyi bu prangadan kurtarmaya çalışıyor, ama CHP, pranganın kilitlerini yenilemekle meşgul..
Kürt sorunu çözülmeden CHP bu ülkede iktidar olma şansı yakalayamaz. Kılıçdaroğlu’nun bu gerçeği görmesi partisinin hayrına olur.