Savcılığın şahsa yönelttiği ithamlar öyle yenilir yutulur cinsten ithamlar değil. Çok ağır ve çok vahim ithamlar.
Şahıs hakkında başlatılan iki soruşturmanın ilki terör örgütüne yardım etme, ikincisi ise suç örgütü yöneticisi olmak, irtikap, rüşvet, nitelikli dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek, ihaleye fesat karıştırmak suçlarını işlediği şeklinde özetleniyor.
Eğer doğruysa Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunudur bu!
Diploma meselesi bu iddiaların yanında devede kulak kalıyor!
Geçmişte yaşanan İSKİ skandalına rahmet okutacak bir durumla karşı karşıyayız.
Çünkü şahıs İSKİ'de olduğu gibi belediyenin bir genel müdürü değil, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı yapmak için çaba sarf ettiği önemli bir siyasi figür.
O yüzden de bu hukuki soruşturmanın büyük siyasi sonuçlarısöz konusu.
Şahsın partisi bu soruşturmanın altında kalabilir! CHP cenahındaki telaşın ve savrulmanın sebebi de bu.
Zira, soruşturmanın açılmasını sağlayan bilgi ve belgeleriniktidardan değil bizzat şahsın partisi CHP'den gelmiş.Şikâyetçi taraf iktidar değil kendi partilileri! Yani iktidarı sorumlu tutarak üstü örtülemeyecek boyutta bir hukuki süreç!
Parti içindeki rekabetin sebep olduğu soruşturmadan iktidar sorumlu tutularak kurtulmanın imkânsız olduğu olağanüstü kurultay kararından da anlaşılıyor.
Parti içi rekabetin son kurultayı şaibeli hale getirdiği ve bizzat partililerin yargıya şikâyet ettiğini hatırlamakta fayda var.
Şaibe davasında kurultayı iptal edecek boyutta deliller elde edildiğini görmüş olmalı ki CHP genel başkanı yetkisini kullanarak 15 gün sonra olağanüstü kurultay yapma kararı aldı.
Aslında tek başına bu karar bile kurultayın şaibeli olduğunu itiraf mahiyetindedir.
Kurultayının şaibeli, cumhurbaşkanı adayının suç örgütü ithamıyla yargılanan bir siyasi partiye millet ülke yönetimini teslim eder mi sizce?
Ya çareyi sokakta aramaya çalışan ve taraftarlarına yıkın geçin talimatı veren genel başkanın partisine teslim eder mi?
Elbette ki beraet-i zimmet yani masumiyet karinesi esastır.
Lakin yolsuzlukla ilgili 120 sayfalık ifade tutanağına göz attığınızda isim verilerek tarih belirtilerek belge ibraz edilerek sorulan ve kendisini doğrudan ilgilendiren tüm sorulara,suçlamayı ikrar edercesine "Bu soruyu muhatap almıyorum,tüm isnatları şiddetle reddediyorum" diyen bir şahsın yargının pençesinden kurtulması ve onu savunan partinin büyümesi mümkün görünmüyor.
O çok bel bağladıkları mağduriyet edebiyatı da böylece son buluyor. Çünkü teröre destek ve akçalı işlerden yargılanmak mağduriyet doğurmaz. Millet akçalı işlere bulaşanlardan hazzetmez!
Bu arada soruşturma gerekçesi açıklanınca Batı'dan da şahsa ve partisine destek gelmedi!
Şahsın partisinin sırtında bir yük haline geldiği ve siyaseten partisine zarar verdiği çok net bir şekilde görülüyor.
CHP sırtındaki bu kamburdan kurtularak temizlenmeye mi çalışacak yoksa onu savunarak aynı ithamların muhatabı mı olacak göreceğiz.
Bu saate kadar kamburdan kurtulmaya değil mensuplarınıkaosa davetiye çıkarırcasına "Polis barikatlarını yıkın geçin" diye sokağa çağırarak savunmaya odaklandığı görülüyor.
Kamburdan kurtulmak yerine kambur üstüne kambur!
Tamam da bu kamburla nereye kadar?
Benimki de soru mu?
Milletin değerlerine yabancı olan batıcı CHP'nin kendisi de bu ülkenin en büyük sorunu değil mi?!
'Savcılığa ihbar eden CHP'li, suç duyurusunda bulunan CHP'li, itiraf eden CHP'li, delilleri sunan CHP'li, tanık olup konuşan CHP'li, kendi kirini örtmek için gizli tanık olan bile CHP'li ama operasyonu iktidar yaptırıyor, öyle mi?!'
Hadi canım sen de!