MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Meclis'in yeni yasama yılının açılış oturumunda DEM'lilerle el sıkışması, anlaşılan CHP'lilerin ayarını bozdu.
Sadece halk partililerin mi?
Şu sol liberaller ve onların cinsiyetsiz, tarihsiz, hafızasız cümlelerine fikir zanneden güruh da öyle.
90'lı yılların NGO virüsünün taşıyıcısı sol liberallerin "etnikçi anayasa" söylemlerini buldukları her fırsatta dile getiriyor söz konusu güruh.
Her kesim içine sızmış bu "sol liberal virüsü" maalesef.
"İç tahkimat" meselesinin en büyük düşmanı işte bunlar.
Son yıllarda etnikçi söylemi artıran CHP başta olmak üzere bir kesim bir türlü narkozdan çıkamıyor.
Dolayısıyla içinde bulunduğu süreci de anlamakta zorlanıyorlar.
Bölgemiz ateş denizi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün "İsrail topyekun bir savaş çıkarabilir" diyerek bu konun altını bir kere daha çizdi.
Konu, bir Arap İsrail savaşı değil.
Konu, bölgesel hakimiyet, bölgenin yeniden tasarlanması.
Teolojik entegrizm yangını daha büyütüyor.
Onun için...
Savaş bize uzak diye kimse başını kuma gömemez artık.
Suriye'de İsrail tankları belirdi.
BM askerlerine bile ateş eden bir İsrail söz konusu.
Onun için Bahçeli'nin DEM'lilere elini uzatması, iç tahkimat açısından çok önemliydi.
DEM partili Sırrı Süreyya Önder'in bu noktada hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hem de MHP lideri Behçeli'ye teşekkür etmesi de kıymetli.
Buradan açılım, çözüm süreci çıkar mı? Zannetmem.
Önceki denemenin dumanları hala tütüyor.
Ben tokalaşmanın DEM'e "Türkiye partisi ol" çağrısı olduğunu düşünenlerdenim.
DEM'in bu potansiyeli var mı? Çok zor, içine düştükleri terör cenderesinden kurtulmaları mümkün görünmüyor DEM'lilerin ama en azından bir fırsat vermek gerekiyordu.
Bütün bu gelişmeleri bahar havası demesek de siyasette hafiften bir ılık esinti hissettik.
Geçici olduğunu da biliyoruz bunun.
Ama CHP dediğim gibi bundan çok rahatsız oldu.
Öyle ki, CHP'nin yayın organı Halk TV, sosyal medya hesabından "Bahçeli'den Öcalan'a çağrı: ülke menfaatlerine el ele tutuşmaya varım" diye bir mesaj atarak, bu rahatsızlığı iftira boyutuna taşıdı.
Oysa Bahçeli şöyle demişti:
"Türkiye'ye getirilirken, 'her türlü hizmete hazırım' diyen teröristbaşı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin." dedi.
Cümleler yeterince açık değil mi?
Bu cümlelerden "Öcalan'la el ele tutuşmaya varım" yorumu çıkarabilmek için psikoza tutulmak gerekiyor.
Bahçeli'nin çağrısına önceki gün DEM'in eş başkanı Tuncay Bakırhan "tecridi kaldırın" ezberini tekrarlayarak cevap verdi.
Bu cevap bile CHP'lilerin tutumu karşısında daha tutarlıydı.
CHP'nin hakikaten gerçeklerle sorunu var.
Emperyalizmin yeni stratejileri hayata geçirmek için ateşe verdiği bir dünyada ne dış politikadaki gelişmeleri doğru dürüst okuyabiliyorlar ne de iç tahkimatın ana gündem maddesi haline geldiği siyasetin gidişatı hakkında sağlıklı bir analiz yapabiliyorlar. Yazık.
BİRKAÇ SÖZ DE DARON ACEMOĞLU'NUN NOBEL ÖDÜLÜ ALMASINA SEVİNENLERE
Kılıçdaroğlu'nun vaadiydi...
Müesses nizamın neoliberal teknikerleri gelip krizdeki ekonomiyi kurtaracaktı.
Bu teknikerlerden biri de Daron Acemoğlu'ydu.
Ulusların Düşüşü ve Dar Koridor kitaplarında perdelediği hakikatlerden dolayı, Acemoğlu'na kurtarıcı rolü biçenlere şaşırmışımdır hep.
Çin'i gösterip Amerika'ya razı eden sözleri de onun müesses nizama bağlılığını gösteriyordu.
Nobel ödülü aldı.
Nobel'e ilişkin cümle kurmayacağım ama...
Daron Acemoğlu'nun sömürge dönemini perdelemek için demokrasi, hukuk ve refah denklemi üzerinden geliştirdiği söyleme müptela olanlara hayret ettiğimi de şuraya not düşeceğim.