CHP’nin merkez sağ ile adları anılan daha önce ANAP-DYP ve AK Parti’de politika yapmış çok sayıda ismi belediye başkan adayı olarak göstermesini nasıl yorumlayabiliriz?
Kılıçdaroğlu’nun aniden Amerika’ya seyahate çıkması, daha önceki ziyaretlerinde kabul edilmediği ve görüşemediği çok sayıda Amerikalı ile üst düzeyde gerçekleştirilen görüşmeler, Türkiye Büyükelçisi Ricciardone’nin bir ay içinde birkaç kez Kılıçdaroğlu ile baş başa görüşmesi ve elçilik binasında yemek vermesi neyin işareti olabilir?
Acaba Kılıçdaroğlu, bazı konularda iç ve dış odaklar tarafından ikna mı edildi? Kendisine bazı konularda teminatlar mı verildi? Bunlar henüz cevap bulmuş sorular değil. Ama uzak olmayan bir süreçte bu soruların cevapları da ortaya çıkacaktır.
30 Mart 2014 seçimlerinde birçok il ve ilçe merkezlerinde merkez sağa yakın adayları tercih etmeye başlayan CHP’nin merkeze yaklaşma çabaları, CHP’nin iç dinamikleri ve konumlandırmanın kurumsal bir alternatif sunmaktan ziyade, AK Parti karşıtlığına dayanması bu projeyi etkisizleştiren unsurlardan sadece bir kısmıdır.
CHP, seçmen profili olarak merkeze ne kadar yakın duruyorsa, kurumsal kimliği olarak merkeze o kadar uzak duruyor. Kurumsal kimliği olarak merkezde bir parti görünümünden uzak bir çizgiye sahip olan CHP, öyle görülüyor ki uluslar arası güçler tarafından yeniden dizayn edilerek merkeze çekilecek ve iktidar alternatifi haline getirilmeye çalışılacak.
Peki CHP’yi tam olarak merkeze çekme operasyonları başarılı olabilir mi? CHP’nin kodları buna izin verir mi? Bu proje tutar mı?
Şu aşamada CHP’nin sahip olduğu sol ulusalcı söylemler ve içinde bulunduğu kısır döngü nedeniyle iktidar umudu olmaktan çok uzak bir görüntü veriyor. Özellikle ulusalcı damarın ağırlık kazandığı parti yönetiminin söylemleri halkın nezdinde ileriye yönelik umut vermiyor. Tepkisel duruş sergilemenin ötesinde bir vizyon geliştiremeyen CHP’nin iktidar alternatifi oluşturacak karşılığı halk nezdinde henüz oluşmuş değil. Parti içinde çok sayıda grupların, hiziplerin ve lobilerin bulunması ve birbirleriyle çatışma halinde olmaları partinin halk nezdindeki güvenirliğini yok ediyor.
CHP’nin müzmin hastalığı olan halkın değerleri ile çatışması, hükümet tarafından yapılan bütün icraatları kötülemesi, bunun karşısında hiçbir çözüm odaklı bir proje ortaya koyamaması CHP’nin klasik zihniyetinin belirtileri devam ettiğini gösteriyor.
Özellikle İzmir’de Cumhuriyet ve Gündoğdu meydanlarında, marjinal grupların CHP’yi etkisi altına aldığı manzarayı gördüğümde bunun daha da zor olduğu iyi anlaşılacaktır. İzmir’de ve Türkiye’nin diğer birçok bölgesinde CHP; TGB, İşçi Partisi gibi marjinallerin güdümüne girmiş. Bu marjinal uzantılar CHP’nin üst yönetim kademelerine kadar ulaşmış görünüyor. Dolayısıyla CHP’de iç dinamiklerin merkez sağdan gelen figürleri kabullenmeleri bir hayli zor görünüyor. Doku uyuşmazlığı er geç yaşanacaktır.
CHP’nin içinde bulunduğu diğer handikaplara baktığımızda; Parti yöneticilerinin sık sık çelişkiye düşmeleri, Parti yönetimi tarafından parti içi demokrasi denilen ama halk nezdinde zaafiyet, kafa karışıklığı, zayıflık, lider otoritesizliği olarak algılanan yapıyı değiştirememesi gibi hastalıklardan kurtulamaması, hükümetin oluşturduğu gündemin peşinden koşan bir görüntü çizmesi, proje odaklı olmaktan uzak görüntü sergilemesi gibi birçok konu sıralayabiliriz.
Bana göre bu proje kalıcı başarı sağlayacak, halkın nezdinde uzun vadede kabul görecek bir proje olarak görülmüyor.