Mustafa Sarıgül’ün CHP ile flörtünün daha ilk günleriydi. Çoğu tecrübeli siyasi analist Sarıgül’ün CHP’ye dönmeyeceğini, dönse bile bu seçimlerde en fazla Şişli’den CHP adayı olacağını söylüyordu. Fakat bence dumanı yeni tütmeye başlayan bu ateş o zamandan kendini belli etmişti.
Sarıgül’ün CHP’ye rücusu çok belli ki Kılıçdaroğlu’nun aklının işi değildi ama zaten CHP, Kılıçdaroğlu’na bırakılmayacak kadar önemli bir prodüksiyonun başrol oyuncularından biriydi.
Sarıgül’ün CHP’ye geçeceğinden ve İstanbul adayı olacağından emindim, fakat prodüksiyonun bu karada büyük olduğunu ben de tahmin edememiştim. Sadece şundan emindim; CHP bu seçimlerde AK Parti’nin oylarından almaya çalışacak. Hedefindeki AK Parti seçmeni ise Gülen Cemaati’nin müntesipleri ve onların etkileyebileceğini düşündüğü hinterlant olacak.
Giderek işin rengi belli oldu. Ankara’da bir önceki mahalli seçimlerde MHP’den aday olmuş ve “MHP’yi CHP’lileştirdiniz” sitemiyle partisiyle ters düşmüştü Mansur Yavaş. Yavaş’ın düştüğü durum kendi içinde çelişki barındırıyor olabilir, ama böyle büyük prodüksiyonlarda şahısların karizmalarının çizilmiş olması tolore edilebilir.
Karizması çizik bir adayla seçime girmek ise prodüksiyonun çok da iyi yürütülmediğini gösterir. Bunun neticesi 1 Nisan sabahı zaten alınacaktır ama biz bila-bedel erken uyarımızı yapalım.
Büyük prodüksiyon
Hatay’daki durum da bir prodüksiyon hatası. AK Parti’den yeniden aday gösterilmeyen Belediye Başkanı Lütfü Savaş CHP’nin 30 Mart adayı.
Herhalde CHP Hatay’ı Urfa ile karıştırdı. Urfa’da Ahmet Eşref Fakıbaba, AK Parti’ye “ceket assa” kazanamayacağını gösterdi evet ama Lütfü Savaş bir Fakıbaba değil. Üstelik karşısında Refah Partisi döneminde Hatay’da seçim kampanyası yürütmüş, o yıllardan bugünlere hep siyasetin içinde olmuş ve Çözüm Sürecinin Adalet Bakanı olarak herkesin takdirini kazanmış bir isme karşı yarışacak...
CHP’nin kritik gördüğü illerde hep ithal adaylarla seçime girecek olması, bence hatalı bir prodüksiyon kararı.
“CHP kendi içinden İstanbul, İzmir ve Hatay gibi illerde aday çıkaramadı.” Ne kadar tevil edilirse edilsin mevcut fotoğraf bu...
Üstelik İstanbul’da Gürsel Tekin, Ankara’da Muharrem İnce gibi partinin önemli isimleri aday adalıklarını açıklamışken.
Tabii ki Sarıgül’ün yolsuzluk iddiaları dolayısıyla partisinden ihraç edildiğini, İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu hakkında da pek çok yolsuzluk iddiası olduğunu hatırlayalım.
Bir de CHP’nin çok reklamını yapmadığı başörtülü belde belediye başkanı adayları var.
Takdire şayan tabii ki!
Demek CHP böyle böyle normalleşecek.
İntihar ittifakı
İyi güzel hoş da Sabahat AKkiraz ve Nur Serter gibi CHP’yi CHP yapan ulusalcı-Kemalist, Alevi-Kemalist unsurların itirazları ne olacak?
Dahası Cemaat CHP ittifakı ne kadar devam edebilecek?
Başbakan Erdoğan’ı alaşağı edene kadar ise bu ittifakın daha epey enerjiye ihtiyacı var, öyle gözüküyor.
Çünkü Başbakan Erdoğan bu tür krizleri yönete yönete buralara geldi.
10 yılın her biri türlü sıkıntılarla geçti.
Evet, bu sefer daha farklı bir sıkıntıyla karşı karşıya. Ama öyle görülüyor ki bu badireyi de avantaja dönüştürecek.
Ama CHP peşine takıldığı Cemaat’le ne kadar yürüyebilecek?
Siyaseti dizayn etmeye çalışanların dümen suyuna girerek gerçek bir ‘siyasi aktör’ olabilecek mi?
Bir zamanlar “yargı ve emniyetteki yapılanma” diyerek şikayet ettiği gücün kendisine basamak olacağını düşünüyorsa bu zaten siyaseten intihar anlamına gelir.
Yoksa görünür alanda kurulan ittifaklar elbette meşrudur, en fazla iş yapmaz!
Ama bir takım hiyerarşisi kendinden menkul yapıların açtığı yolda yürüyebileceğini düşünüyorsa hem siyaset kurumuna hem de kendi siyasi ikbaline zarar verir.