CHP ve Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bir kez daha seçim kaybettiler.
Ve iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasında çok büyük bir puan farkı var.
Benim hatırlayabildiğim iki seçim dışında CHP hep başarısız oluyor.
Nispi anlamda başarılı oldukları iki seçim ise 1973 ve 1977 seçimleri.
Birincisinde yüzde 33, ikincisinde ise yüzde 42 almışlardı ama yine tek başına iktidar olamamışlardı.
Bu başarılar da Ecevit ile gelmiş idi ama CHP Genel Sekreterliği’nden gelen rahmetli Ecevit siyasi kariyerini “TBMM devlete meydan okuma yeri değildir” gibi siyaseten ne anlama geleceği çok tartışmalı ama CHP’ye çok yakışabilecek bir ifadeyle bitirmiş idi.
Ben bir CHP seçmeni değilim, CHP’ye bir kez 1977 seçimlerinde oy verdim, bu nedenden CHP’nin kendini feshetmesi meselesi seni neden ilgilendiriyor diye sorabilirsiniz ama mesele bu kadar basit değil.
Yüzde otuz gibi bir oranı dahi yakalayamayan bir ana muhalefet partisinin doğal olarak önce kendisine ama çok daha önemli olmak üzere Türkiye siyasetine büyük zararı oluyor muhtemelen.
Meseleye statik olarak bakarsanız CHP’nin, çizgisi, başarısızlığı bugün AK Parti’nin, dün başka partilerin, yarın da muhtemelen başka partilerin işlerini kolaylaştırdı, kolaylaştırıyor, kolaylaştıracak ya da kısa vadede öyle gözüküyor.
Ancak, CHP meselesinin bir de çok önemli, en azından benim çok daha fazla önemsediğim bir de dinamik boyutu var.
CHP’nin başarısızlık zinciri, siyasi performansının muazzam düşüklüğü iktidar partisinin, bugün AK Parti’nin, başka zamanlarda da başka iktidar partilerinin siyasi performansını çok olumsuz etkiliyor.
Rakibi olmayan, hukuki rakibinin kendisini zorlamadığı, zorlayamadığı bir iktidar partisi rekabetin, siyasi rekabetin getirilerinden, artılarından yararlanamıyor.
Siyasi rekabetin eksikliği iktidar partisinin performansını olumsuz etkilediği ölçüde Türkiye de bu durumdan çok ama çok olumsuz etkileniyor.
CHP’nin ana muhalefet partisi olduğu bir sistemde iktidar partisi siyasi hata yapmaktan çok çekinmiyor zira bu hataların kendisine siyasi maliyet olarak dönme ihtimali zor.
CHP herhalde bir kez daha Pazar günü yapılan seçimler kadar olumlu bir ortam yakalayamayabilir.
Siyasi iktidarın başka bir muhafazakar grupla kavgalı girdiği, yolsuzluk iddialarının gırla gittiği bir seçim ortamında dahi CHP yüzde otuzu yakalayamamıştır.
AK Parti’nin bence, Çin füzeleri örneğinde olduğu gibi, önemli hatalar yaptığı bir ortamda CHP siyasi iktidarın 17 puan arkasında ikinci olarak yarışı noktalıyor ise ortada çok vahim bir durum vardır.
Sayın Kılıçdaroğlu tüm iyi niyetiyle, enerjisiyle elinden geleni yapmıştır ama anlaşılan mesele genel başkan değiştirerek çözümlenebilecek bir mesele olmaktan çoktan çıkmıştır.
Yapılması gereken 1950’den beri tek başına iktidar şansı yakalayamayan CHP’nin artık kendini feshederek siyasi hayattan çekilmesidir.
CHP’nin, günahlarıyla, sevaplarıyla artık siyasi tarihimizde eski bir parti olarak yerini alması gerekmektedir.
Türkiye’nin acilen AB standartlarını GERÇEKTEN benimsemiş gerçek bir sosyal demokrat partiye ihtiyacı vardır.
Bu ihtiyaç aynı zamanda tüm iktidar partileri, bugün için de AK Parti için gerçek bir ihtiyaçtır.
AB standartlarında bir sosyal demokrat ana muhalefet partisinin zorlamadığı bir muhafazakar demokrat parti, rekabet eksikliğinden, önemli yanlış adımlar (twitter yasağı gibi) da atabilmekte, bu yanlışlar da Türkiye’ye ekonomik, demokratik maliyetler olarak dönebilmektedir.
Siyasi rekabeti anlamsızlaştıran CHP bugün siyasi sistemimizin en büyük meselesi haline gelmiştir.