BDP tabanı değil, ama Kürt siyasetini yönetenler, CHP’yle bir seçim ittifakına her zaman sıcak baktılar.
Bence gerekli olan da buydu. CHP/BDP arasında kurulacak bir seçim işbirliği, Kürt sorunundan kaynaklanan siyasetin taşıyıcısı olan halk kesimleriyle temas, Kemalist-Laik kesimin ciddi bir düşünsel değişim yaşamasını kolaylaştırabilirdi. Bu kesim, biliyorsunuz, bir gün Gezi’ye çıktı, orada devletin şiddettiyle karşı karşıya kaldı ve böylece Kürtler’in başına gelenleri de öğrenmiş oldu! Çok geç kalındı tabi! Kürt sorununda Kemalist paradigmalar aşılabilseydi Kürtler’e şüpheyle bakılmayacak, seçim ittifakları hatta siyasi ittifaklar gündeme gelebilecek, ve seküler Kürtlerle seküler Türkler arasındaki siyasi münasebetler , farklı iktidar biçimlerine yol açacaktı.
Bu durumda, kimsenin, Kürt meselesini anlamak için, Gezi eylemlerini beklemesi gerekmeyecek, ve sorunun normalleşmesi için atılan adımlar daha geniş bir siyasi yelpaze içinde destek bulmuş olacaktı.
CHP ve Kürt siyaseti her seçimde bu yönüyle akla gelir ve tartışılır, ama bir sonuç çıkmaz.
Anlaşılan CHP/BDP arasında 30 Mart seçimleri için de bazı görüşmeler olmuş.
Sırrı Süreyya Önder katıldığı bir TV programında görüşmelerin yapıldığını doğruladı.
Her şey gayet normal.
İsmet Paşa’nın oğlu 20 yıl önce, Kürtlerle beraber seçimlere girmeye evet demişse, Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu da evet diyebilir.
Ama galiba görüşmeler başarısız kalmış. Sırrı Süreyya’nın açıklamasına bakılırsa CHP, BDP/HDP’ye ‘bizi destekleyi ama kimseler bu desteği farketmesin.’ Demiş!
Desteğin gizli kalması nasıl mümkün olacak peki?
BDP’liler , CHP’li adayların destekleneceği mahallelere gidip, buralarda yaşayan ve BDP tabanını oluşturan Kürt seçmene ne diyecek Allah aşkına?
Şu adama oy verin, ama çaktırmadan olsun, aman ha kimseler bilmesin oy verdiğinizi mi diyeceklerdi?
Güler misin ağlarmısın. Kütler’in oyuyla seçim kazanmak istiyorsunuz ama bu desteği kimse duymasın istiyorsunuz.
Kürt siyasetinden ve Kürt seçmenin desteğinden duyulan bu ‘mahcubiyet’in sebebi nedir peki?
Hadi diyelim ki 2007’de bir çok şey belirsizdi. Kürt siyasetinin meşruiyetine gölge düşüren bir çok sebep vardı. Silahlı mücadele ve terör eylemleri, Kürt sivil siyasetinin üstünde demoklesin kılıcı gibi sallanıyordu .
Ama o tarihten bu yana çok şey değişti.
İmralı’yla devlet çözüm süreci başlattı. Hükümet bu sürecin arkasında siyasi olarak durduğunu ilan etti. Silahlı grupların bir kısmı yurt dışına çekildi.
Kürtler’in temel talepleri, hiçbir şekilde artık tabu değil. Konuşuluyor ve büyük oranda destekleniyor, haklı talepler olarak algılanıyor.
İmralı’ya giden heyetler; Kandil’e, Erbil’e, Avrupa’ya Öcalan’ın yazdığı mektupları götürüyor.
Bütün bunlara rağmen CHP hala Kürtlere ve onlarla beraber politika yapan solculara bizi destekleyin ama bu destek gizli kalsın diyebiliyor.
İsterseniz, Batı’da Kürt oylara ‘çaktırmadan’ talip olan CHP’nin Doğu’daki durumuna bir göz atalım.
BDP Mersin’de, İzmir’de, İstanbul’da, Adana’da var. Hatta bazı yerlerde Kürt oyları , seçim sonuçlarında kilit bir rol ve öneme sahip. Ama CHP Diyarbakır başta olmak üzere hemen hiçbir yerde yok.
Enver Aysever geçenlerde Sayın Kılıçdaroğlu’na soruyordu, AK Parti iktidardan düşse ve siz iktidar olursanız İmralı görüşmelerini -veya çözüm sürecini- sürdürecek misiniz diye..
Bu soruya cevap vermedi Kılıçdaroğlu. Yine Aysever sordu ve öğrendik ki, CHP Genel Başkanı, partisinin Diyarbakır’da bir seçim mitingi yapıp yapmayacağından bile haberdar değil!
Türkiye’nin bir bakıma kaderinin oylanacağı bir seçine girilirken , CHP es kaza iktidar olsa, artık anlaşılan çözüm süreci devam etmeyecek. Peki çözüm sürecine bir alternatifi var mı CHP’nin?
Galiba var. Aklıma geleni söyleyeyim: İmralı’nın kapısına kilit vurmak ve İmralı’yla görüşmeleri yapan MİT’i lağvedip yenisini kurmak!
Şaka yaptığımı sanmayın, gayet ciddiyim. Her şeyin bir bedeli var. CHP lideri, grupta okuduğu gizli dinlemelerin bedelini, dinlemeleri üretenlere başka türlü nasıl ödeyebilir ki? İmralı’dan uzak duracak ve Oslo ile İmralı görüşmelerini yapan MİT’i lağvedip yenisini kuracak!
Eh varsın CHP bu kafayla Diyarbakır’a sıttin sene daha gidemesin, dert mi bu!
Başbakan Türkiye’yi terkedecek ve Başbakanlık koltuğuna Kılıçdaroğlu gelip oturacak ya!
Birileri Dersimli Kılıçdaroğlu’nu bu hayale fena halde inandırmış görünüyor.
Kürt meselesinde ser verip sır vermemesi bundandır her halde!