Hiç lafı eğip bükmeden yazıyorum.
Belli ki bu Kent Lokantaları insanlık için küçük ama CHP için büyük bir adım. Zira Meclis Genel Kurulu'nda CHP Genel Başkanı Özgür Özel çıkmış, kent lokantalarını anlatıyor. O sırada Suriye'de 61 yıllık Baas rejimi devrilmiş. Terör örgütü PKK/YPG'nin işgali altındaki Tel Rıfat ve Münbiç kurtarılmış. Deyrizor'da terör örgütü petrol yataklarını kaybetmiş. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Türkiye'ye geliyormuş ne gam...
CHP'nin gündemi Kent Lokantaları'nın faziletleri...
CHP Genel Başkanı Özel son 23 Nisan'da koltuğuna oturttuğu çocuğa "İyice yerleş bu koltuğa kaldırıverirler" diye şaka yapıyordu. Tabii her şakanın altında bir gerçeklik payı vardır.
Özel'in parti içindeki liderliği iyice sorgulanır oldu.
En son Esed valizlerini toplayıp Rusya'ya kaçmaya çalışırken çıkıp da "Suriye'de huzur için hükümet hemen gidip Esed ile görüşsün" çıkışı artık alaya alınır oldu. En son CHP'li gazeteciler Levent Gültekin ve Nevşin Mengü CHP'nin dış politika konusundaki sığ vizyonunu yerden yere vuruyordu.
Bu arada Nevşin Mengü demişken dikkatimi çeken bir ayrıntıyı paylaşayım.
Gazeteci Nevşin Mengü Suriye'ye gitmiş, oradan bakın "Bu HTŞ o kadar da korkulacak bir örgüt değilmiş. Sadece Esed'in heykellerini yıkıyorlar. Diğer heykellere kimse dokunmamış, kimsenin kıyafetine de karışılmıyor" diye yayın yapıyor.
Elbette bir gazeteci olarak paylaştığı tespitler kıymetli ama ABD'nin "HTŞ'yi terör örgütü listesinden çıkarabiliriz. Suriye hükümeti ile çalışabiliriz" açıklamasından sonra muhalif medyadaki yorumlardaki hızlı dönüş tesadüf mü sorgulamadan da edemiyor insan.
Bu arada şunun da altını çizmek gerekiyor. Suriye'de daha önce İdlib'i yöneten El Beşir kuruluş hükümetinin başına geçti.
Ve ülkeler masada sandalye kapma telaşına düştü.
Örneğin düne kadar terör örgütü PKK/YPG'ye yatırım yapan, DEAŞ'a çimento satan Fransa, BM'nin tanıdığı Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa'ya temsilci gönderdi.
Mustafa, "Fransa Başkonsolos Yardımcısı Bayan Amal Benhagogh ile bir araya gelerek Suriye'deki mevcut durumu ve Esad rejiminin yıkılmasından sonraki geçiş aşamasını yönetme mekanizmalarını tartıştık" ifadesiyle durumu özetledi aslında...
Yani Suriye'de sahada olduğu gibi masada da sıkı bir mücadele dönemi olacak gibi görünüyor. Elbette Türkiye bu konuda da idmanlı, umarız CHP'liler de bu konulara biraz daha fazla kafa yorar. Zira Türkiye'yi yönetmeye gerçekten taliplerse, Kent Lokantası'nın birkaç tık üstüne çıkmaları gerekiyor.
Takdir milletin elbette.
İSRAİL VE ABD'NİN PLANI NE?
Paylaştığım haritaya dikkatle bakmanızı rica ediyorum...
Zira Deyrizor'ın terör örgütü PKK/YPG'den temizlenmesi elbette bizim için büyük bir kazanç.
Deyrizor'daki aşiretlerin "SDG'den çıkıp, Suriye Hükümeti safına katılıyoruz." açıklaması da keza çok kıymetli.
Ancak özellikle "David Koridoru" tehdidini her daim aklımızda tutmamızda fayda var diye düşünüyorum.
Önce harita üstünden bir hatırlatma yapayım.
İsrail'in fırsatı ganimet bilip işgalini genişlettiği Suriye toprağı olan Golan Tepeleri bölgesinden Suriye'nin güney sınırı boyunca paralel bir çizgi çektiğinizde Fırat'ın doğusuna kadar ortada Tenef bölgesi var.
Burada uzun süredir ABD üsleri bulunuyor ve ABD'nin B planı olarak cebinde tuttuğu Suriye Özgür Ordusu güçleri bu bölgede konuşlu.
Fırat'ın doğusuna kadar olan bölgeye ve Deyrizor'a yürüyenler de işte bu grup.
Bu yüzden ABD'nin herhangi bir müdahalede bulunmadığını düşünüyorum.
Aksi durumda en azından PKK/YPG'ye havadan destek verebilirlerdi.
Öyle olmadı teröristler Deyrizor'dan hızla çekilmek zorunda kaldı.
Yani demem o ki ABD acaba terör örgütü PKK/YPG'yi gözden çıkarıp, İsrail'in hayali olan David Koridorunu başka güçlerle inşa etme telaşında olabilir mi?
Zira PKK elebaşı Mustafa Karasu açık açık, "İsrail'in güvenliği için Suriye hükümeti ile değil bizimle hareket etmesi lazım. HTŞ'ye güvenilmez ama biz güvenilir bir ortak oluruz" mesajları veriyor. Adeta bizi gözden çıkarmayın diye yalvarıyor.
Aynı Mustafa Karasu daha iki yıl önce, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı olacağını düşünüyor ve ❝Kuru kuruya helalleşme olmaz özerklik istiyoruz❞ diyordu.
Türkiye, PKK/YPG'nin Suriye'deki varlığına izin vermeyeceğini net bir şekilde ortaya koydu. En son Kamışlı bölgesinden Esed ordusundan kalan hava savunma sistemlerini çalan PKK/YPG'lilerin konvoyunu vurdu.
12 tırlık füze konvoyu, hava savunma sistemleri, tanklar imha edildi. Teröristler korkup Kamışlı'yı terk etmesin diye YPG elebaşları önce "Konvoyu İsrail vurdu" diye tezvirat yaydı.
Ama MİT hem operasyon görüntülerini paylaştı.
Hem de "Biz vurduk" açıklaması yaptı.
Burada asıl dikkat çekici olansa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı uyarıydı. Erdoğan, "Suriye halkının özgürlüğüne, kadim topraklarının bütünlüğüne yönelik her saldırı, karşısında Suriye halkıyla birlikte bizi de bulacaktır" dedi. Hem PKK/YPG'nin bölgeden silineceğini söyledi hem de İsrail'e anladığınız dilden karşılık veririz mesajını net bir şekilde iletti.
BAFEL TALABANİ PANİKTE
Sözü çok uzatmayacağım.
Kıssadan hisse misali, kaybedenler kulübünde arada kaynadı ama
Irak'ın kuzeyindeki KYB Başkanı Bafel Talabani de var.
Zira Erbil'deki Barzani yönetimi bin yıldır burada olanları 12 bin kilometreden gelenlere tercih etti.
Terör örgütü PKK'ya karşı Türkiye ve Bağdat hükümeti ile birlikte hareket etti.
Talabani ise sırtını PKK/YPG'ye ve ABD'ye yaslayıp hem Barzani'nin bölgedeki etkinliğini kırmak hem de Beyaz Saray'ın gözüne girmek istedi. Türkiye'nin Pençe Kilit harekatları, Suriye'de Baas rejiminin yıkılması YPG'li teröristlerle boy boy poz verip, sözde tatbikatlar yapan Talabani'yi de telaşlandırdı.
Bafel Talabani, Irak Kürdistan Bölgesi'ndeki ABD Başkonsolosu Steven Bitner'le apar topar buluştu. "Herkes Suriye'deki durumla ilgili sorumlu davranmalı" açıklaması yaptı. Yani artık eskisi gibi esip gürlemiyor.
Neyse gelelim kıssadan hisseye bin yıllık kardeşlerini 12 bin kilometreden gelen Coni'ye tercih edersen, uçağın kanadında uçmayı da göze alacaksın.
Tarih ibretlik örneklerle dolu.