Libya tezkeresine verilen oylar Meclis'te temsili bulunan partilerin koordinatlarına ilişkin de önemli bir veri sunuyor.
AK Parti, MHP ve BBP şaşmaz biçimde milli olanın, milli menfaatin savunucusu konumunda.
Diğer partilerin de siyaset üstü meselelerde aynı tavrı alması, Türkiye'nin milli menfaatleri için "bir" olması beklenirken ne yazık ki öyle olmuyor.
Ülkenin ikinci büyük partisi konumundaki CHP'nin hem Libya hem Suriye ve Irak tezkerelerine "hayır" demesi CHP'de değişen koordinatların en bariz göstergesi.
CHP ile HDP'nin aynı yerde durması ve giderek aynılaşması yaşanan dönüşümün doğal bir sonucu.
Yılan timsahı yuttu, sindiriyor gibi.
HDP ne derse CHP'de o oluyor artık.
2018 seçimlerinde kurulan işbirliğinin ilerlemesi; PKK'nın Suriye kolu YPG için "terör örgütü değildir" denmesi, Türkiye'nin teröre karşı yürüttüğü zorlu mücadelenin "sarayın keyfi maceraları" diye takdim edilmesi, savaş konseptini değiştiren ve bütün dünyadan takdir ve talep toplayan milli savunma silahlarımızın, SİHA'larımızın eleştiri konusu yapılması, CHP vekilleri tarafından "sivilleri vuruyor" diye lanse edilmesi; kendilerine tanınan yetki ve bütçeleri terör örgütüne aktaran HDP'li belediye başkanlarının görevden alınıp yerine kanuna uygun şekilde kayyum atanmasını "AKEPE demokrasisi" diye adlandırılması;
CHP belediyelerinde işten çıkarılan emekçilerin yerine dağdan inen HDP kadrolarının doldurulması; bütün bunlar karşılığında CHP'nin HDP'yi ve Demirtaş başta olmak üzere terörle iltisaklı diğer HDP'lileri canhıraş şekilde savunması; hatta HDP üzülmesin diye PKK'ya kafa tutan kahraman Diyarbakır Annelerini bile görmezden gelmesi bize bir şey gösteriyor: CHP, HDP olmuştur.
CHP'nin iktidar rüyası görebilmek için HDP oyuna muhtaç olmasından öte bir benzeşme aslında yaşanan.
Zira Gezi bileşenleri ve HDP'yi doğuran HDK sayesinde CHP radikal sola çok daha kolay kaydı.
Kılıçdaroğlu'nun Baykal yerine genel başkan yapılmasındaki keramet de daha iyi anlaşıldı. Ulusalcılar, ulusolcular, vatansever Atatürkçüler CHP'den bir bir uzaklaştı/rıldı.
"Atatürk'ün partisi" kamuflajıyla da olsa CHP'nin gelip yerleştirildiği yer "Öcalan'ın partisi" HDP'nin hemen yanı oldu.
CHP radikal sola kayarken "merkez sol" da boşaldı.
"Tabiat boşluk kabul etmez" düsturu gibi "siyaset de boşluk kabul etmiyor".
CHP'nin boşalttığı alanın yeni bir talibi var; İyi Parti.
İyi Parti'nin daha önce iki kere "hayır" oyu verdiği Libya tezkeresine bu kez "evet" demesinin anlamı budur.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'daki hak ve menfaatlerini koruyabilmesinin bir gereği olarak Libya'da asker bulundurmasının milli bir mesele olduğunu gördü ve CHP'nin çekildiği pozisyona siyaseten talip oldu İyi Parti.
Zaten CHP, -KCK talimatıyla hareket ettiği açık olan- HDP ile iş birliğini aynı minvalde devam ettirdiği müddetçe belki bir iki seçim daha hem HDP oylarını alıp hem HDP'ye oy kaybedebilir ama muhtemelen asıl kaybedeceği şey ana muhalefet liderliği olacaktır.
Yavuz Ağıralioğlu, Koray Aydın gibi dindar milliyetçi kimlikleriyle tanınan isimlerin parti merkezinden uzak tutulması da, İmamoğlu gibi her yola gelen kimliksiz isimlerin Mansur Yavaş gibi milliyetçi bilinen başkanlara tercih edilmesi de Akşener'in "merkez" düşüyle yakından ilgili.
Seçimlerde hem CHP'nin hem HDP'nin desteğini gören, Meclis'te onlar sayesinde koltuk sahibi olan Meral Akşener artık CHP'ye de HDP'ye de diyet ödemek istemiyor.
Onlardan faydalanmak istiyor ama damgalanmak istemiyor.