Işığı bol olsun Bülent Ecevit Meclis’teki o tarihi konuşmasında şöyle demişti;
‘Burası cumhuriyete meydan okunacak yer değildir!..’
Kastettiği başörtülü vekil Merve Kavakçı başörtüsüyle cumhuriyete meydan okumuştu...
Aynen ülkedeki kadınların yüzde 62’sinin başörtüleriyle cumhuriyete meydan okudukları gibi!...
Ama cumhuriyetin yılmaz bekçileri mücadeleden asla vazgeçmediler...
1970’li yıllarda vatandaş tüp, yağ, ekmek ve benzin almak için sabahlara kadar kuyrukta beklemek zorunda kalıyordu... Olabilirdi... Söz konusu vatan ise bunlar teferruattı...
Kimse cumhuriyete meydan okumuyordu neticede...
1979’da TL yüzde 77,7 devalüe edildi...
Enflasyon yüzde 60’lara çıktı...
Büyüme hızı 0,3’lere düştü...
İşsizlik yüzde 22’lere ulaştı...
Yine kimse meydan okumadı...
Paketler açılırdı ardı ardına... (Demokratikleşme paketi değil.., Ekonomi, önlem paketi..)
Tarihiyle müsemma kararlar çıkardı..
24 Ocak Kararları... 5 Nisan Kararları...
Bir sonraki günü heyecanla beklerdik... Ne güzeldi o günler!...
Bu kadar çok duble yolumuz yoktu... Yol bulmak daha kolaydı... Uzun seyahatlerle yolculuğun keyfini çıkartırdık!... Hatta bazı yollarda Camel Trophy imkanı sunulurdu!... Bedavadan!...
Uzun hastane kuyruklarında beklerdik... Kuyruklarda sosyalleşirdik, sürekli hastalıktan söz edildiği için hepimiz yarım doktor sayılırdık... Hastaneler de bizleri çok severdi... Hele ki paramız yoksa, hayatta bırakmazlar, uzun süre misafir ederlerdi bizi hastanede!... Kapıya da nöbetçi bırakırlardı lazım olur diye!...
Bu kadar üniversitemiz yoktu... Tercih konusunda kafamız karışmazdı... Harç parası öder, üniversitede okuduğumuzu hissederdik... İlk, orta ve lisede kitaplarımızı kendimiz alırdık... Heyecanla kitapçı kitapçı gezerdik bulmak için listemizdeki kitapları...
Yerli Malı Haftası vardı... Bilirdik bütün ‘yerli malları’... Yabancı mal alacak paramız da zaten olmazdı... Elma, armut, patates baskı...
Demokrasi kaygımız yoktu... Demokrasinin ayarı bozulunca darbeciler yönetime el koyarlardı... Her darbeden sonra yeni anayasa yaparlar, siviller de hazıra konarlardı... Oh ne âlâydı!...
Gözaltına alınanlara, tutuklulara öyle bir vatandaş muamelesi çekilirdi ki, içerden çıkanlar İstiklal Marşı’nı tersten bile okuyabilecek kapasiteye sahip olurlardı!...
Arabasının torpido gözünde Kürtçe kaset bulunduran bir vatandaşın hakkında 3 yıla kadar hapis cezası isteyen savcılarımız sayesinde ‘ayrışma ve bölünme’ olmazdı memlekette!...
Üniversiteler çok laik ve çağdaş bilim yuvalarıydı... Çağa uygun olmayan kılık kıyafet dahi giremezdi üniversitenin kapısından... Herkes bir şekilde ‘ikna’ edilirdi çağdaş ve laik olmaya... Dünya çapında araştırmaların, teknolojik gelişmelerin merkeziydi üniversitelerimiz...
Daha düne kadar ‘Andımız’ vardı... Ne güzel, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım..”derdik... Ve her sabah Andımızı okumasaydık, büyüyüp hayata atıldığımızda bir gün kendimizi Kürt, Çerkes, Arnavut, Laz, Abhaz, Gürcü..vs, falan zannedebilirdik!...
Tamam.., 70 Cent’e muhtaç olduğumuz dönemler de oldu...
Fakirdik, ama onurluyduk!... Cumhuriyetimizin temel değerleri hiçbir Batı demokrasisinde görülmeyecek kadar değerliydi..
Bugün ise durum çok farklı...
İlk genel seçimlerden sonra muhtemelen Meclis’te ‘cumhuriyete meydan okuyacak’ kadın vekiller olacak...
Başörtüsü serbest...
Başbakan İmam Hatipli...
Genelkurmay Başkanı 1 defa Cami’de görüldü...
Cumhurbaşkanı görev başında Hac’da...
Tek ümidimiz vardı, o da CHP...
Onun da Genel Başkanı, Peygamber soyundan geldiğini açıkladı!...
Tam da zamanıydı!...
Gitti cumhuriyetin temel değerleri...
Ecevit’i arıyorum gözlerim yaşlı!...