Haberi gazeteden verelim: İzmir'in CHP'li Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz, İzmir Cumhuriyet Savcılığı'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında tutuklanarak cezaevine konuldu.
Oğuz, FETÖ ile iltisaklı olduğu için kapatılan İzmir Genç İşadamları Derneği (İGİD) yönetim kurulu üyesi olmak, örgütte sohbet hocalığı yapmak ve mahrem imamlarla iletişim kurmakla suçlanıyor.
Ben bilemem... Mahkeme karar verecek...
Oğuz iddiaları “doğal olarak” yalanlıyor.
CHP’li yöneticiler de yalanlıyor.
Hatta CHP’li yöneticiler Majino Hattı kurmuş durumdalar.
Parti, tüm hücreleri ve birimleriyle İbrahim Burak Oğuz’un arkasında...
Şimdi gel de Fuat Uğur’a hak verme... “Muharrem İnce’ye sahip çıkmamışlardı. Şimdi tam kadro FETÖ tutuklusunun arkasındalar...”
Peki, nedir bu CHP’deki FETÖ tutkusu?
İlişkileri ve iltisakları hangi tarihe dayanıyor?
Bunu anlamak için, Fatih Gürsul’a bakmamız gerekiyor:
Henüz 17/25 Aralık girişimi olmamış...
Fetullahçılar kamuoyu önünde Erdoğan güzellemeleri yapıyor. Görünüşte bir kavga ya da çekişme yok... Ama kapalı (hususi) alanlarda “Uzun şöyle yaptı, Uzun böyle yaptı” diye veryansın ediyorlar... Daha doğrusu, veryansın ettiklerini sonradan öğreniyoruz... Zaten “Uzun” nitelemesi de Fetullah Gülen mamulü... Arkasından “ahesteler” gelecektir, bunu da 15 Temmuz’dan sonra öğreneceğiz.
Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, “CHP’de Fetullahçılar var” deyip Fatih Gürsul’un ismini verdiğinde konduramamıştık.
Ergenekon ve Balyoz davalarında “mağdur yakını” rolü oynayan CHP, bu davaların yaratıcısı ve sürdürücüsü olduğu bilinen bir cemaatin (o zamanki ismiyle “cemaat”) bağlısını (yahut bağlılarını) niçin bünyeye dâhil etsin? Ya da “CHP düşmanlığıyla” neşvü nema bulmuş ve bu düşmanlık üzerinden kendini meşrulaştıran bir yapı, niçin “düşman” bellediği partiye adamlarını yerleştirsin, niçin bir alışveriş içinde görülsün?
Konduramıyorduk...
Çünkü bu alışverişin ya da iletişimin (olacaksa) karşılıklı rıza çerçevesinde, iki kesimin de bilgisi dâhilinde kurulabileceğini düşünüyorduk ve şöyle diyorduk, “Adamlar devlete sızmış ve devlet olmuş... Bir de, iktidar şansı ve ihtimali bulunmayan CHP’ye sızıp ne elde edecekler ki? Partiyi dönüştürmeleri mümkün olmadığına göre, nafile gayret.”
Pek de nafile değilmiş...
Bunu, kaset kumpası ve 17/25 Aralık girişiminden sonra gördük...
Fatih Gürsul’un cismiyle de, o günlerde karşılaştık. Kemal Kılıçdaroğlu, elinde “FETÖ tapesi”, kameralara doğru Erdoğan’ın hesap vereceğini haykırırken, yanında hafif tombul, gıdığı çıkmış, bilgiç edasıyla hazirunu süzen ve arada sırada kafa sallayan biri duruyordu. Fatih Gürsul, oydu işte...
Savcı Sayan, birkaç gün sonra, bir mektupla çıkageldi.
Eski bir cemaat mensubunun mektubu...
Mektupta şunlar yazıyordu (özetleyerek aktarıyorum): “Abi ben 96 yılında Ankara'da dershanedeydim, bunların (FETÖ’nün) yurdunda kaldım. Orada belletmen abimiz vardı, Fatih Gürsul... Çok yüksek puan almış olmasına rağmen FETÖ ona Gazi matematiğe gideceksin dediği için, oraya girmişti, o yurttaki en faal adamdı. İki yıl görüştük. Arada telefonlaşıyorduk, sonradan ulaşamadım ona. Ben okulu bitirdim, yıllar sonra Ankara'da tesadüfen karşılaştık. Ben kırmızı ışıkta bekliyordum. Baktım yanında üç dört tane bayan, başlarında Atatürkçü Düşünce Derneği şapkaları filan... Şaşırdım. Konuşacak oldum, beni susturdu. Sonra kızlardan ayrıldı, gidip bir yerde oturduk. Ben hayretle ‘abi nedir bu değişim filan’ diye soruyorum, O gülüyor... Ben üsteleyince başladı anlatmaya: ‘Hizmet bana bu görevi verdi, eski çevremle görüşmüyorum. Şimdi de Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim.’ O zaman hoşuma gitti bu durum, verdiği sırrı hep sakladım. Kılıçdaroğlu ‘içimize sızmışlarsa, bunu bilen varsa bize söylesinler’ dediği için bu mektubu yazıyorum. İnternetten baktım Kılıçdaroğlu’nun bilim ve teknoloji başdanışmanı olmuş. 1 Kasım’da da CHP Elazığ birinci sıra milletvekili adayı yapmışlar.”
Hülasa...
Fatih Gürsul FETÖ’cü olduğu bilindiği halde CHP’de istihdam edildi.
Hatta, Kılıçdaroğlu’nun“başdanışmanı” yapıldı.
Sonra, FETÖ’cülükten yargılandı ve 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şu anda “hükümlü...”
Kemal Bey’den ses yok... “İçimize sızmışlarsa...” dediği halde, Fatih Gürsul’la ilgili herhangi bir açıklama yapmadı ve yapmıyor.
Gürsul’u “gururla” sahiplendi.
Şimdi de, Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz’u sahipleniyor.