CHP Esed’in partisi olsa ancak bu kadar Esed’i savunurdu.
CHP’nin Suriye konferansı, Türkiye’nin, CHP’nin başını çektiği blok tarafından nereye doğru çekilmek istendiğinin göstergesidir.
ABD’ye tek laf etmeyen bir CHP.
Suriye konferansında PKK’yı devletleştirmeye çalışan ABD’ye laf dokundurmayan bir CHP.
Esed’i Suriye’nin meşru devlet başkanı olarak destekleyen bir CHP.
Esed’in kanlı diktatörlük rejimine karşı çıkan herkesi terörist ilan eden bir CHP.
Türkiye’yi ne yapıp edip Esed’le aynı masaya oturtmak isteyen bir CHP.
Esed’i, halkını acımasızca katleden bir diktatör olarak gördüğü için Erdoğan liderliğindeki Türkiye hükümetine Esed’in ağzıyla kin kusan bir CHP.
Erdoğan’ı “diktatör!”, Esed’i “meşru başkan!” olarak görüp selamlayan bir CHP.
Ellerindeki ABD silahlarıyla Türkiye için tehdit oluşturan Suriye PKK’sına, yani PYD/YPG’ye en ufak bir eleştiride bulunmayan bir CHP.
Türkiye yanlısı ÖSO’yu “terörist!” ilan edip Suriye konferansına çağırmayan ama Suriye PKK’sını savunan STK görünümlü ABD derin devletinin temsilcisini konuşmacı olarak çağıran bir CHP.
Merak ediyorum: CHP niye bir kez olsun Esed’i eleştirmez?
Niye açıkça ve yüksek sesle Suriye PKK’sını terör örgütü olarak lanetlemez?
Niçin hiçbir şekilde ABD emperyalizminin Türkiye düşmanı politikalarına Deniz Gezmiş ruhuyla karşı çıkmaz?
Bir yanda Deniz Gezmiş edebiyatı yaparken öbür yanda ABD’ye mavi boncuk dağıtmak ne menem bir solculuktur acaba?
CHP’nin Suriye Konferansı bir projenin parçasıdır.
Baas Partisi Şam’da böyle bir toplantı düzenleseydi Erdoğan başkanlığındaki Türkiye ancak bu kadar suçlanabilirdi.
Türkiye’de “Hak, hukuk, adalet!” diyerek sokaklara dökülen Kılıçdaroğlu CHP’sinin Suriye için yegane çözüm olarak Baasçı Esed’in kanlı diktatörlük rejiminin devamlılığını savunması ve dahası Suriye halkı için “Hak, hukuk, adalet!” isteğinde bulunmaması elbette manidardır.
CHP tipik bir Baas Partisi olduğunu Suriye Konferansı’yla ortaya koymuş oldu.
CHP ideolojik olarak Arap ülkelerindeki Baasçı partilere öncülük etmiş bir partidir. O yüzden Baasçı Esed’le CHP ideolojik anlamda akrabadırlar.
PKK/HDP ise Kürt Baasçılığının temsilcileridirler.
Arap, Türk ve Kürt Baasçılığının birbirini kollayan tavrı Suriye Konferansı’nda kendini göstermiştir.
CHP’nin PKK/HDP ile geliştirdiği sıkı dostluk ve yardımlaşma yalnızca oy ihtiyacı üzerinden değerlendirilirse eksik ve hatalı olur. Her ikisinin ideolojik akrabalık ilişkisi asıl belirleyici faktördür.
Erdoğan düşmanlığında ortaklaşmış olmalarının başat sebebi de budur.
Öyle olmamış olsaydı inkar, asimilasyon ve baskı politikalarının sahibi olan CHP, Kürt inkarını her anlamda sonlandıran AK Parti’ye tercih edilmezdi.
PKK/HDP için asıl mesele Kürtlük ve Kürtler olmuş olsaydı Erdoğan düşmanlığı ve CHP seviciliği merkezi bir siyasa olarak karşımıza çıkmazdı.
Lafın kısası: CHP Baasçı genleri dolayısıyla Esed’i arkalamaya devam ediyor. Sadece Esed’i değil ABD silahlarıyla Türkiye için büyük bir tehdit oluşturan Suriye PKK’sına veya HDP’sine (PYD) sahip çıkıyor.
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın: Şayet CHP milletin tepkisinden korkmamış olsaydı Suriye Konferansı’na YPG/PYD temsilcilerini çağırmaktan asla geri durmazdı.
Milletin tepkisinden çekindiği için PKK’nın partisi HDP ile resmiyette değil ama gerçekte ve fiilen işbirliği yapan CHP’nin takiyye siyaseti, her türlü ihaneti bünyesinde barındıracak kadar tehlikeli.
HAMİŞ
Kendi siyasi bitmişliğini ve zavallılığını TBMM açılış resepsiyonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çekilmiş bir fotoğraf paylaşımı üzerinden perdelemeye çalışan, daha doğrusu Reis’in arkasına sığınarak hâlâ güç gösterisinde bulunma gereği duyan o eski kripto siyasetçilerin haline güler misiniz ağlar mısınız bilmem!
Daha düne kadar “Fabrika ayarlarından saptı. Ortak aklı rafa kaldırdı. Tek adam yönetimi oluşturdu!” diyerek suçladıkları Reis üzerinden bugün kendilerini yeniden iktidar kılmaya çalışmalarını millet elbette ibretle not ediyor.