MHP lideri Bahçeli'nin, Erdoğan-Özel görüşmeleri ile tanımlanan diyalog çabaları hakkındaki yazılı açıklaması, siyaset gündemine bomba gibi düştü.
Bahçeli en başta; "Milliyetçi Hareket Partisi iyi niyetli, yapıcı, yol açıcı, millet ve ülke lehine olduktan sonra söz konusu munzam ve muhassıl diyalogları kuşkusuz makul ve mantıklı değerlendirmekten en ufak rahatsızlık duymayacaktır. Kutuplaşmanın ve kavgaya tutuşmanın sonu ve sonucu asla yoktur. Kucaklaşmak, konuşmak, milletimizin talep ve sorunlarına müşterek akılla çözüm aramak, bunu da başarmak siyasi partilerin asıl ve öncelikli görevidir. Elbette buna diyecek veya itiraz edecek halimiz ve hevesimiz hiç olmayacaktır" diyor.
MHP liderinin bu girizgâhını atlayıp/görmezden gelip "Bahçeli uzlaşmaya karşı çıktı" demek, sinsilik, art niyetliliktir.
Bahçeli; "temas ve görüşme trafiği, Milliyetçi Hareket Partisi'ni hedef alan karalama kampanyasına dönüştü" diyor.
Ve ekliyor: "Özellikle Milliyetçi Hareket Partisi'nin normalleşme ve yumuşama ortamına şaşı baktığı, şüpheyle yaklaştığı, hatta zarar verdiği televizyon ekranlarından, sosyal medya platformlarından ve gazete sayfalarından devamlı surette ileri sürülmektedir. İddianamesi hazırlanan bir cinayet davası üzerinden de Milliyetçi-Ülkücü Hareket'e yönelik itibar suikastının yaygınlaşması, bir hak ve hukuk arayışından öte iç huzur ve barış ortamını zehirlemeye tam teşebbüstür..."
Bahçeli, açıklamasının devamında duygusal ve sitemle dolu ifadeler kullansa da, "Cumhur İttifakı'ndan tavizimiz, geri dönüşümüz, yarı yolda bırakmamız, ilkelerinden ve hedeflerinden cayma göstermemiz mümkün değildir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da şartlar ne olursa sonuna kadar yanında ve arkasında olacağımızı, kesinlikle yalınız bırakmayacağımızı herkes çok iyi bilmelidir" diyor.
Evet, Cumhur, İttifakı ilk defa kritik bir kavşak noktasında bulunuyor.
Cumhur İttifakı'na gönül veren, bu ittifakın Türkiye Yüzyılı'nın ruhu/motoru olduğuna inananlar olarak bu durmadan derin bir üzüntü duyuyoruz.
Geçen yazımda da ifade ettiğim gibi biz Erdoğan-Özel görüşmelerine hüsnüzanla bakıyor, Türkiye'nin; iktidar-muhalefet çekişmelerine, kutuplaşmalara ağır bedeller ödediğini hatırlatarak destekliyoruz.
Ancak şunu de belirtmeden geçmiyoruz: Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. İyi niyetimizi, hüsnüzannımızı muhafaza etmekle birlikte, tarafların, her adımda sorumluluk hassasiyeti ile hareket etmeleri, samimiyetin gereğidir...
Dört kelimenin çok önemli olduğunun altını çizdik; güven, samimiyet, üslûp güzelliği, sorumluluk.
Maalesef CHP lideri Özgür Özel, bu dört kelimenin de anlamını/değerini Erdoğan ile görüşmesinin hemen ertesinde katletti.
Bahçeli'nin açıklamaları üzerine; "Sayın Bahçeli şöyle bir kolaycılık yapmasın. Memleketi bu hale kadar getirip suç ortağını bize doğru itmesin."
Suç ortağı dediği Cumhurbaşkanı Erdoğan/AK Parti...
Hem Erdoğan ile görüşmek için kırk takla atıyorsunuz, hem de ona Bahçeli'nin suç ortağı diyorsunuz.
Tamam, CHP zihniyetinin genlere işlemiş tutarsızlıkları karşısında temkinliydik ama bu kadarına da pes doğrusu.
Dün Erdoğan'ın elini sıkıyor, bugün suç ortağı diyor...
Evet, şunu gördük; zihniyetini değiştirmeyen, hâlâ siyasî kumpas ve tezgâh peşinde koşan bir CHP lideri var.
Bahçeli'ye "davet" yaparken, PKK'nın partisi DEM ile kol kola girmeyi, "Türkiye İttifakı" diye pazarlayan bir zihniyetle uzlaşma/yumuşama çabaları, hiç umut vermiyor.
Tarihî vazife, Cumhur İttifakı'nı tuzaklardan korumak ve güçlendirmektir...
Bahçeli ve Özel konuştular.
Bugün de İtalya dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasını bekliyoruz.