Her parti aday tespit sürecinde gerilim yaşar; tercih edilmediğini öğrenen aday adayı tepki verir; işi tepkisini partisini terke —hatta başka bir partiden seçime katılmaya— kadar vardıran da çıkar... Kuralsız, önseçimsiz, tamamen keyfi ölçülerle aday belirlenen bir ülkede olacağı budur...
Ancak CHP’de bundan öte bir durum yaşanıyor...
İstanbul ve İzmir başta olmak üzere, büyük illerin çoğunda, CHP ‘banko’ isimler yerine çevrelerinde fazla tanınmayanları aday ilân etti. Çekişmeli bir aday belirleme süreci sonunda...
Çekişme yaşandığını, ilk belirlenen isimlerden son anda vazgeçilmesinden anlıyoruz. Belli ki, ilân edilmeden önce ‘son bir eleme mekanizması’ çalışmış; ‘banko’ isimlerin piyangoda kaybetmesi böyle gerçekleşmiş... Son elemenin kimlerle yapıldığı şimdilik meçhul...
Partilerin eskimiş yüzlerden vazgeçmelerini doğal buluyorum; yanlış anlaşılmasın... ‘Yüz eskimesi’ denilen olgu en fazla siyasi hayatta kendisini hissettirir çünkü... Ak Parti, biraz da bu yüzden, üç dönem ilkesini benimsemişti.
CHP’de yaşanan, ‘normal’ kabul edilmesi gereken türden bir yer değişikliğine pek benzemiyor; zaten bu yüzden, kopan gürültü arş-ı âlaya çıkıyor... Pek çok ilçede ve bazı illerde, başka isimlerin tercih edilmesini hazmedemeyen CHP’li belediye başkanları, kendilerine yakın gördükleri partilerden adaylıklarını koyacaklarını açıkladılar.
Esas büyük tepkinin, belediye meclis üyeleri aday listeleri ilân edildiğinde kopması muhtemel... Her şey olup bittikten sonra devreye girip tercih edilmiş isimler yerine yenilerini belediye başkan adayı yaptıran son eleme mekanizması, CHP çevrelerinde tanınmamış isimleri o listelere yerleştirdiğinde...
Olmaz mı?
İstanbul’da, büyükşehir belediye başkanı adayı olarak belirlenmiş Mustafa Sarıgül’ün ilçe adayları tercihinde ağırlığını koyduğu ve gürültü koparan alt-üst oluşun böyle gerçekleştiği söyleniyor. Yakından bakıldığında bu tespitin doğru olduğu anlaşılıyor. Sarıgül’ün uzun süreliğine CHP’den kopuk olduğu ve o dönemi partileşme hedefiyle bir siyasi harekete liderlik yaparak değerlendirdiği biliniyor... O harekete katılmışlar ne olacak?
Seçimden başarıyla çıkarsa ne âlâ, çıkmasa bile ilk kurultayda CHP’de gözünü koyduğu koltuğa ilerleyişini sürdürecektir Sarıgül...
Değişime direnen CHP, bu yerel seçimde, farklı tercihlerin sürüklemesiyle, kendini yeniliklere açmış görünüyor...
Türkiye açısından sonuçları hayırlı olabilecek bir gelişme bu.
Meclis grubunda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, iktidarı yıpratma amaçlı ses kayıtlarını partililere ve bütün ülkeye dinletmesi, tapeler okuması da, belediye başkanlığında yerleşik isimleri yerinden etme girişimiyle örtüşüyor...
Amacı kuşkulu yasa-dışı dinlemelere ‘meşruluk’ kazandırıyor Kılıçdaroğlu bu hareketiyle; dinleyen kulakların ‘şantaj’ ve ‘gözdağı’ yapma gücü kazanmasına ve siyasi gelişmeleri etkilemesine imkân sağlıyor.
Gazeteler ile televizyonların medya etiği açısından sakıncalı bulup yayınına aracılık etmemesini beklediğimiz yanlışlık, anamuhalefet lideri tarafından Meclis grubu kürsüsüne taşınarak, dokunulmazlığa kavuşturuluyor...
CHP’nin daha köklü bir değişimi yaşaması için 30 Mart seçiminin sonucunu beklememiz gerekecek. Seçim-öncesi kurulan zımni işbirliği başarılı olursa...
Başarılı olabilir mi?