Geçtiğimiz Perşembe günü Beyoğlu Belediyesi’nin güzel etkinliklerinden birine rastgeldim. Tebepaşı’nda eski TRT binasının önündeki alanda Sahaf Festivali vardı. Bu yıl 8’incisi düzenleniyor. 7 Ekim’e kadar da sürecek. Meraklılarına duyurulur.
Sahaf gezmek tecrübe işi, hele sahafiye değeri olan bir kitabı satın almak erbabının harcı. Bütün acemiliğimle biraz vakit geçirdim sahaf festivalinde. Değerli olduğunu düşündüğüm birkaç kitap da satın aldım. Festivale rastlayınca ola ki haberi yoktur, müjdeleyeyim diye İsmail Küçükkılınç’ı aramayı da ihmal etmedim. Star Kitap’ı takip edenler tanırlar; İsmail Bey tam bir kitap kurdudur, tanımadığı sahaf yoktur, kütüphanesi de değerli kitaplarla doludur.
Satın aldığım kitaplardan söz edip verdiğim parayı da söyleyince senin daha çok sahaf gezmen gerek dedi! Olur böyle şeyler acemilikte, diyerek beni teselli etti.
Sahafiye değeri olup olmadığını kestiremediğim kitaplar da aldım. “Milli Şef İsmet İnönü’ye Yazılmış Şiirler” antolojisi mesela... İnce bir kitap. Derleyen edebi yönü yüksek şiirleri seçtiğini ifade ediyor önsözünde. Hasan Ali Yücel’e ait iki şiir var kitapta. Atatürk için yazılmış nice şiirler okuduk, resmi müfredat dolayısıyla ama İnönü için yazılmış bu kadar çok şiir olduğunu görünce şaşırdım doğrusu. Hele de Hasan Ali Yücel gibi Doğu ve Batı klasiklerinin Türkçeye kazandırılmasına vesile olmuş bir milli eğitim bakanının İsmet İnönü’ye yazdığı şu dizeler:
“Bir dağ başısın, ak saçın alnında bulutlar/ Çizmenle çizilmiştir, aşılmaz bu hudutlar”
Bir de Halkevi ve Halkodalarının kuruluş yıldönümlerinde irad edilmiş söylevler kitabı buldum. İsmet İnönü’den Recep Peker’e dönemin Halk Partisi yöneticilerinin konuşma metinleri bir araya toplanmış.
Türk kültür devriminin en önemli araçlarından olan Halkevlerinin nasıl bir fonksiyon icra ettiğini anlamak, Cumhuriyet elitleri dediğimiz kesimi ve Cumhuriyet’in en büyük kazanımının gardırop modernliği olduğunu zanneden yaşam tarzı evhamlılarını anlamak için de gerekli.
Bugün 3. Cumhuriyet denilen yeni bir vasata ulaşmışken 2. Cumhuriyetin alameti farikası olan kültür devrimlerini tersinden taklit etmemek ve olan biteni biraz da o dönemin özel şartları içinde anlamaya çalışmak adına önemli buldum bu söylev vesikalarını.
CHP’nin yenileşme gayretlerini takdir etmek adına da ufuk açıcı CHP’nin atalarının Türkiye için biçtikleri elbisenin modelini ve bedenini görmek...
CIA’in yapamadığını MİT mi yaptı?
Evet aynen öyle oldu!
Türkiye’yi azımsayanlar, ülkesini yabancı ajanslara şikayet ederek haber geçenler, Türkiye Süleyman Şah Türbesi’nin karşılığında vatandaşlarını istiyor diyenler, IŞİD’den petrol alıyor yalanını söyleyenler... Elbette nedamet getirmeyecekler.
Hiç önemli değil, yürüttükleri bütün kirli propaganda sadece kendilerini kirletiyor. Etkinlikleri giderek azalıyor ve bunun paniğiyle şeytana takla attıracak yalanlar üretiyorlar.
Türkiye sessiz, zahmetli, iyi planlanmış, hassas bir strateji ile IŞİD’in rehin aldığı vatandaşlarını kurtarmayı başardı.
El an hepimiz çok sevinçliyiz.
Ailelerine kavuşanların sevinç gözyaşlarına eşlik etmekle meşgulüz. Analizi falan sonra da yaparız.
Şu kadarını söyleyebiliriz fakat; Türkiye rehine kurtarma konusunda epey tecrübe sahibi olduğunu göstermiş oldu. Daha önce de iyi sınavlar vermiş ve Afganistan, Suriye ve Lübnan’dan vatandaşlarını kurtarmayı başarmıştı.
IŞİD’e karşı koalisyona katılmadığı için IŞİD rehineleri verdi diyenler, velev ki öyle olsun, ne fark eder. Türkiye, rehineler sorunu olmasaydı da koalisyona katılmayacaktı, katılmamalıydı, iyi ki katılmadı, bu ayrı. IŞİD’i oradan temizlemek, Esad’a kıyamayarak IŞİD’e zemin hazırlayanların işi.
Ayrıca şu da bilinmeli; Esad orada olduğu müddetçe IŞİD’i yok etmek mümkün olmayacak.