Siyasette algı ile olgu arasındaki fark ne kadar açılırsa durumun fark edilme süresi o kadar kısalır. Algıyı korumak için olguyu gizlemek bir yere kadar fayda sağlar. Hele bu durum toplumun önüne çıkardığınız bir adayla ilgiliyse algının buharlaşması an meselesi olur.
CHP’nin Ankara büyükşehir adayı Mansur Yavaş yıllardır bir algıyı tüketiyor. MHP’nin adayı oldu seçilemedi, CHP’nin adayı oldu seçilemedi, şimdi CHP-İP ittifakın adayı olarak seçime giriyor. Yine algıyla durumu idare etmenin çabası içinde.
Aslında CHP yönetimi de Yavaş’ın kendisinden ziyade algısıyla işi yürütmek istiyor gibi… Batuhan Yaşar’ın yazdığına göre televizyonlardaki çok kötü performansından sonra CHP yönetimi Yavaş’a ekrana çıkma yasağı koymuş. Bu ne kadar doğrudur bilmiyoruz ama Yavaş’ın televizyonda görülmesinden sonra halk arasında “CHP bunun televizyona çıkmasını yasaklamalı” gibi muhabbetler yapıldığını biliyoruz.
Geçen günkü yazımda da belirttiğim gibi Özhaseki görünürlük kazandıkça oyu artıyor, Yavaş görünürlük kazandıkça oyu azalıyor. Bunun sebebi iki aday arasındaki büyük farkın görülmesi olduğu kadar Yavaş’ın algısıyla olgusu arasındaki büyük farkın da görülmesidir.
Türk siyaset tarihinde parti yönetimlerinin kendi adaylarının ve hatta genel başkanlarının konuşmalarıyla ilgili sıkıntılar yaşadığı durumlar görülmüştür. Çok durarak konuşan siyasetçilerin cümleleri arasına reklam alınabileceğiyle ilgili esprileri hatırlıyoruz.
Geçmişten bu yana partiler çeşitli sebeplerle kendi siyasetçilerinin konuşma sorunlarına yönelik önlemler almak istemişlerdir.
Hitabeti kötü olduğu için konuşturulmayanlar olmuştur…
Çok gaf yaptığı için konuşması tavsiye edilmeyenler olmuştur…
Boş olduğu anlaşılmasın diye konuşması istenmeyenler olmuştur…
Genel olarak antipatik veya siyasi pozisyonu konjonktüre uygun değil diye konuşması çok arzu edilmeyenler olmuştur…
CHP tarihinde bunların türlü versiyonlarını gördük. Özellikle önemli adaylıklarda adayı toplumdan kaçırarak seçimi atlatma gayretini biliyoruz.
Ankara’da da görünürlük kazandıkça imajı eriyen, algısı bozulan bir adayları var. Zaten ideolojik ve örgütsel farklılık sebebiyle parti içinde yaşanan tartışmalara ilave olarak şimdi bir de imaj erimesi gibi bir sorun var.
“Her kap içindekini sızdırır” diye bir söz vardır. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’de dediği gibi söz ve konuşma insanı kıymetlendirebildiği gibi kıymetini de düşürebilir. Vizyonu, birikimi, projesi, herhangi bir politikası olmayan siyasetçinin bu hali çaktırmadan siyaset yapması mümkün değildir.
Siyasette bir ‘göründüğü gibi olmayanlar’dan bahsedebiliriz, bir de ‘sanıldığı gibi olmayanlar’dan…
Birincisi görüntüsüyle, söylemleriyle, çıkışlarıyla dikkat çeker ama eylemde sıfırdır.
İkincisi kuru bir imaja sahiptir ama ne söylemde, ne eylemde bir muhtevaya ve karşılığa sahiptir.
Mansur Yavaş’ın sadece televizyon performansı zayıf değil, sokaktaki diyalogları da vizyon problemini ortaya seriyor. Geçen gün Güvenpark’taki dolmuşçularla konuşurken, “Ankara’da ulaşım sektörünün tamamında büyük sıkıntı var” diye yaptığı tespite önerdiği çözüm “müşterek hareket ederek sorunu çözmek ve belediyedeki koordinasyon birimlerinin sayısını artırmak”…
CHP’nin, belediyedeki birimleri artırmayı ulaşım projesi olarak anlatan böyle bir adayı sadece televizyona değil yakında sokağa da çıkarmaması mümkündür.