31 Mart seçimlerinden, başarıları sebebiyle değil ama iktidara karşı oluşan rüzgârın etkisiyle tepki oylarının yöneldiği CHP yüzde 38 gibi büyük bir oranıyla birinci parti olarak çıkmıştı.
Bu doğru, ancak seçim sonuçlarının verdiği sarhoşluk ile bir iki makul adımdan sonra CHP yönetimi gerçek hayattan koptu.
CHP yönetimi, halkın bu teveccühünü kalıcı hale getirmek için hizmet politikası üretmek yerine iktidar hülyasıyla savrulmaya başladı.
Partisinden seçilen belediye başkanlarının yolsuzluk veya terör örgütüne iltisak sebebiyle yargının başlattığı soruşturmalar dengelerini iyice sarstı.
Parti içindeki liderlik ve adaylık kavgası ise CHP'nın tecrübesiz yönetimini iyice şaşkına çevirdi.
Siyaset üretememenin verdiği sıkıntı ile particilik oynamaya başladılar. Öyle ki partisinin bir bakanlığı takip için görevlendirdiği şahıs, "Ben gölge bakanım bana koruma verin!" diyecek kadar ve kırmızı kart oynayacak kadar 23 Nisan'daki çocuk bakanları bile güldürecek derecede gerçeklikten koptular.
Ülkenin sorunlarıyla ilgili topluma tek bir çözüm önermediler. İlk seçimde iktidar olacakları hayaliyle adaylık kavgasını körüklediler.
Önceleri erken seçim istemeyeceklerini deklare ederken şimdilerde her münasebette erken seçim diyerek kendilerini kandırmaya devam ediyorlar.
Erken seçim isterken de CHP'nin hâlâ Türkiye'nin en büyük partisi olduğunu zannediyorlar.
Oysa 31 Mart'ta aldıkları oyların eridiğini bizzat kendilerini destekleyen medya ilan ediyor.
En son 2 Şubat 2025 Pazar günü Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin verdiği anket ortalamaları CHP'nin birinci parti olmadığını gösteriyor.
Geçtiğimiz ocak ayında AREA, ASAL, HBS, ORC, Özdemir, SER, Piar, Vesam ve Yöneylem şirketlerinin yaptığı anketlerin ortalamasına göre birinci parti %30.6 ile AK Parti. CHP ise 29.8 ile ikinci parti konumunda.
Yani kendi yandaşlarının itirafıyla CHP birinci parti değil.
10 ay içinde yüzde 10 oy kaybetmiş.
Ama yandaş medya haberi AK Parti'nin bir önceki aya göre bir puan oy kaybettiği şeklinde veriyor.
Şecaat arz ederken sirkatin söylemek diye buna derler.
CHP yönetimi erken seçim isterken CHP'nin birinci parti olduğu tezini savunmuyor mu?
İşte kendi medyaları, bir değil, iki değil tam 9 araştırma şirketinin tespitiyle CHP'nin birinci parti olmadığını söylüyor.
Ama particilik oynayan CHP yönetimi, ilk seçimde iktidar olacakları ve 2025 yılında erken seçim yapılacağı hülyasıyla cumhurbaşkanı adayını tespit etme peşinde.
Koltuğunu İBB Başkanına borçlu olan Genel Başkan kurnazca bir yol takip ederek adayın önseçimle belirleneceğini ilan ederek aslında İBB Başkanının adaylığını duyurmuş oldu.
Genel Başkan cumhurbaşkanı adayını partiye kayıtlı üyelerin önseçimiyle yapılacağını söyledi. Bunun anlamı halkta desteği bulunan ama CHP'de İBB Başkanı kadar desteğe sahip olmayan Mansur Yavaş'ın demokratik bir yolla elenmesi demektir.
Önseçim aday belirlemede en demokratik yöntemdir. CHP Genel başkanı bu yöntemi tercih ederek açıkça eleştirilerden kurtulacak ve İBB Başkanına olan diyet borcunu ödemiş olacaktır.
Yavaş tarafının halktan daha çok oy alanın aday olması gerekir itirazı makul görünse de önseçim partilileri memnun edeceği için CHP Genel Başkanı bu problemi suhuletle halletmiş oldu.
Mansur Yavaş'ın da artık en büyük yanlışının CHP'de yer almak olduğunu anlaması gerekir.
CHP'nin kimi söylemlerini telaffuz etse de ne Yavaş tam CHP'li olmuştur ne de CHP Yavaş'ı tam olarak kabullenmiştir!
Önseçim sonucunda bu gerçeği bütün çıplaklığıyla göreceğiz.
Her siyasetçi kendi düşünce dünyasının partisinde kaldığı sürece saygınlığını korur. Aksi takdirde kimi makamları elde edebilir ama ne gittiği partiye yaranabilir ne ayrıldığı partisindeki itibarını koruyabilir ne de toplum nezdindeki güvenilirliğini muhafaza eder!
Şahsiyet sorunu olanlar müstesna!