Çankaya Köşkü’ndeki sofralardan birine misafir olup, ortamdan etkilenerek birden “Paşam ben artık bir Kemalist’im” deseydiniz, bir araba dayak yerdiniz. “Kemalist” kelimesi Gazi’nin hiç sevmediği bir kelimeydi, neden? Çünkü Kurtuluş yıllarında, İngiliz basınının Kuvvayı Milliye için “eşkiya” anlamında kullandığı (bizim 90’lı yıllarda PKK’ya “Apocu” dememiz gibi) bir kelimedir, Falih Rıfkı’nın Çankaya kitabını açın bakın, tek satırında o kelimeyi bulamazsınız...
Gazi’nin nezdinde yaşanılan süreç, “Türk inkılabı”dır... Bu sürece fikirsel zemin yaratmak için Kadro dergisi etrafında toplananlar işin sağını-solunu kurcalamışlar, ortaya bir hattından yürüdüğünde sonu faşizme, diğerinden yürüdüğünde marksizme çıkan bir garip sentez çıkınca da başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Gazi’nin gerçekleştirdiği aslında bir “yeniden yapılanma eylem planıdır...” Yaptığından bir ideoloji çıkarmaya çok meraklı olsaydı, bunu da kendi yapacak beyin kıvamına sahipti.
Yaklaşık 100 yıllık deneyim bize tek gerçeği gösteriyor: Gazi Mustafa Kemal’i “kurucu lider” olarak sahiplenmenin ana zemini, anti-emperyalist olmaktır!..
Onun cumhuriyetle birlikte bu topraklara bıraktığı ana miras, “milli-yerli güçlere” sırtını dayamak, devlet/millet bekasının karşısına dikilen tüm unsurlarla amansız mücadele etmektir. “Hayat bir mücadeleden ibarettir” sözü, kendi yaşamını değil, milletin beka mücadelesini hedeflemektedir.
NATO’cu Kemalist olmak
“Kemalizm”1938’den sonra, özellikle 2’nci Dünya Savaşı yıllarında faşizm-komünizm hesaplaşmasının orta yolunu bulmak için İsmet Paşa tarafından zorlanmış, “üçüncü yolcu” bir kavramdır, amacı, gençliği, Avrupa’da savaşan iki fikir akımından uzak tutmaktır. Bu zorlamayı, Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle birlikte kurulan “küresel vesayet sisteminde” Pentagon, “askeri yapılanmaya” dönüştürdü, darbelerin sahte ideolojisi yaptı.
Gazi,ordu siyasetle uğraşmasın diye Mareşal Çakmak’ı tam 20 yıl genelkurmay başkanlığında tutmuş, yaptığı her reform öncesinde (Falih Rıfkı’nın kitabından) dönemin diyanet işleri başkanını ikna edip “Tamam, gel şimdi birlikte Mareşal’e gidelim” diyerek muhafazakar kimlikli Çakmak’ın onayına yürümüş bir devlet adamı, “darbe” ile ne işi olur?..
Soğuk Savaş yıllarında gerçekleşmiş Pentagon destekli darbelerin sözde “Kemalist” kimlik taşıması Gazi’nin hatırasına ihanetten başka bir anlam taşımaz.(Pentagoncu Kemalist hareket, karşıtını Avcıoğlu’nun Yön ve Devrim dergileri çevresinde “sol-kemalist” arayışta bulmuş, sonu bir tür “Baasçılık” olan bu arayışı 12 Mart müdahalesiyle NATO’cular dağıtıp mahkemelerde süründürmüşlerdir, ikisinin de Atatürk ile en ufak bir ilişkisi yoktur.)
'Örtülü darbe' emperyalist uşaklığıdır
15 Temmuz,FETÖ olarak adlandırılanCIA destekli “asimetrik savaş örgütünün” emperyalizm adına ülkeyi işgal amaçlı kanlı saldırısıdır, bir “darbe girişiminin” çok ötesinde anlam taşımaktadır. Pentagon’un 12 Eylül darbesiyle birlikte TSK içinde önü bilinçli olarak açılan GLADIO-B’nin ülkeye emperyalistler adına el koyma gayretidir.
Bu ülkenin hangi fikri taşırsa taşısın, öncelikle anti-emperyalist olan, Gazi’nin “özgürlük karakterimdir” sözünü yüreğinde taşıyan insanlarının “milli mücadelesi” ile püskürtülmüştür.
15 Temmuz sonrası doğan Erdoğan-Bahçeli ittifakı “yeniden kurtuluş mücadelesinin” açık örneğidir.
Şaibeli kaset kumpası ile CHP’nin anahtarının verildiği Kılıçdaroğlu ve yakın kadrosunun bu saldırıyı “örtülü darbe” laflarıyla tartışmaya açma girişimlerini ibretle izliyoruz, bir de bunun için 300 sayfalık rapor hazırlamışlar.
Mustafa Kemal’in kurucusu olduğu bir partinin giderek “emperyalist işbirlikçisi” olması vahimdir, acıdır. Kendine zorlama bir kelimeyle “Kemalist” diyen kitlelerin de Mustafa Kemal’in gerçek kimliğini hiç bilmediklerinin göstergesidir.
Sözüm CHP seçmenine...
Uyanın, partinizin başındaki bu kadro, emperyalist saldırı örgütüne karşı dik duramıyor, onları üzerimize saldırtan mahfellerle iyi geçinme telaşı içinde, kurduğu parti üzerinden siyasette varlık gösterdikleri Mustafa Kemal’e ihanet ediyorlar...
Daha da trajik olanı, 15 Temmuz’da hepimiz yataklarımızda basılsaydık, ülkeye hakim olacak emperyalizmin kendilerine kapı aralayacağını da düşünüyorlar...
Ya bu kadrodan kurtulun, ya da ilk genel seçimde eliniz AK Parti’ye oy vermeye gitmiyorsa, Devlet Bahçeli’nin arkasında durun...
Belki o zaman Atatürk’ün yolundan ilerlemiş olursunuz...