Hiç tevazu göstermeyeceğim. Kısa bir süre önce CHP’de her şey güllük gülistanlık iken bu köşede “CHP bölünmeye gidiyor” tezimi sizlere aktarmış ve detaylandırmıştım. Bir garip vatandaşın gördüğünü göremeyen Kılıçdaroğlu “neden acaba” diye sorgulamak yerine ortaya atladı ve medyaya veryansın etti. Haklısın Başkan, sen her şeyi “mükemmel yapıyorsun” ama medya seni anlayamıyor! Oysa emrinde birkaç holding medyası birden var! Ama nedense onlar da “etkili” değiller artık, vatandaş inanmıyor.
Sevgili dostlar, CHP’nin bölüneceği en azından “iki parça halinde” yola devam edebileceği uzun süredir görünen bir gerçek. Ben “iki” demiştim ama üzülerek gördüm “iki değil birçok küçük” parça şimdiden ortaya çıkmaya başladı.
Bu noktada şuçu başkalarına atmak yerine sorulması gereken en önemli soruyu cesaretle ortaya koymak gerekli; NEDEN?
Kendi gördüğüm kadarıyla paylaşmak istiyorum;
1- CHP’nin “gerçek bir tezi” yok! DAHA ACI SÖYLEYEYİM; ruh, inanç, ilke ve en önemlisi hayali yok! Örnek; bankacılık sistemi halkı sömürürken tek kelime edemez, organik bağı var! İhale yapılır, yollar özelleştirilir, bu köşede ben “olmadı” derim, koskoca parti ihaleyi “medyasını reklamla besleyen holding” aldı diye başını kuma gömer!
2- Sorun sadece tez de değil, CHP’nin “insan kaynağı da” sorunlu. Aklımda kalan bazı görüntüleri sizlerle paylaşmak istiyorum. CUMHURİYET kutlaması yapılıyor, süslü teyzeler, ülkeye yabancı oldukları yüzlerinden okunan bazı ablalar-abiler, aralarında konuşarak cadde boyunca yürüyorlar. Konuşmalarında şu tip cümleler dışarı kadar taşıyor: Bu ülke İran olmayacak! İrtica ezilecek! Burası Türkiye, hep böyle kalacak! Bu arkadaşlarımızın “Cumhuriyet” kavramından anladıklarına bakın; “İran olmamak, irticanın onların yöntemleriyle yok edilmesi, kendileri gibi düşünmeyenlerin fişlenmesi”! Önemli soru şu; “irtica” dedikleri ne? Çok açık; bu ülkenin inanan insanları. Bu ülkenin başını inandığı için bağlayan ve bu yüzden oğlunun askerdeki yemin törenine giremeyen annesi! CHP’nin en büyük sorunu işte belki de tam bu nokta; KENDİLERİ YAPMAK, KATMAK, İLERİ GÖTÜRMEK derdinde değiller, var olma amaçları “başkasına yaptırmamak, onları ezmek”!
3- Aynı sorunlu yapı “Kürt kökenli insanlarımızın” bölücü ilan edilmesi noktasında da CHP’de hortluyor ve kontrolü ele geçiriyor. İş o kadar ciddi noktalara varmış ki; bir milletvekili hepimizin insan olduğunu unutup, hırsının altında ezilerek “ırktan referans alarak, Kürtleri bir alt sınıfa kolayca yerleştiriveriyor” ve bunu TBMM kürsüsünden yapıyor. O vekili o kürsüye taşıyan hangi güç? ÇOK AÇIK VE NET; DERİN CHP.
Sevgili dostlar, yukarıdaki mantığı ve manzarayı uzun yıllar yaşadık, uzantılarını ve uzatmalarını da hâlâ yaşıyoruz. Cumhuriyet’i “İran olmamak”, “bu ülkenin insanlarını dışlamak” olarak algılayanlar ve “o zihniyet” yıllarca bu ülkeyi “baskı” altında tuttu ve “bir şey olmamak uğrunda” ne “olabileceğimizin de” önünü kesti. Tek bir dertleri vardı; “hasta kafalarındaki yarattıkları standart insan dışında kalanları” ülkenin “ağırlık merkezlerine” sokmamak. Neyin ne olduğu, Cumhuriyet kavramının sınırları, yapılabilecekler-yapılanlar hiç ama hiç önemli olmadı. Tek bir dert vardı her zaman; “olmama yolunda” kendi vatandaşını “bölücü-gerici-mürteci” ilan etmek ve her zaman NEYİN OLMAMASI gerektiğini aşılamak! Türkiye “İran olmayacaktı”! Olma ihtimali hiç oldu mu gerçekten? Bu “olmasın” tezi ve çeşitlerini savunanlar “olmamaktan” başka bir şey görmedikleri ve sorgulamadıkları için şu soruyu asla sormadılar: Türkiye, neden IMF, Dünya Bankası ve içerideki-dışarıdaki 5000 kişiye yılda 50 milyar doların üstünde faiz ödüyor?
Veya Türk ekonomisinin kaymağını kimler yiyor, kimler içiyor? Ülkeyi kimler soyuyor? Asker-İşadamı-Bürokrat-Siyasetçi kol kola verip ülkenin kaynaklarını nasıl “iç ediyor”!
Sevgili dostlar, Bu ülkeyi 1946’dan 2003’e kadar “Atatürk sonrası CHP’sinin DNA’sına sahip” olan “seçkinler-bürokratlar-askerler çekti-çekiştirdi”! Ülke yönetilmedi adeta “iç-dış yerleşiklerin” elinde oyuncak oldu. Ve CHP maalesef bu dinamiklerde kurumsal olarak yer aldı, bilerek-bilmeyerek, isteyerek-istemeyerek bu akımın bel kemiğini oluşturdu. “Cumhuriyet Partisi Olmak” kavramını “seçkincilik” olarak algılayan felsefe gittikçe arttı ve içeride “semiren burjuvanın da” bu oyuna 1960’lar sonrası katılmasıyla “halkın çoğunluğunu mürteci-bölücü” diye dışlayan, küçük gören bir “seçkinler” sınıfı ortaya çıktı...
Bu sınıf zamanla CHP’nin tamamını ele geçirdi, siyasetini belirledi ve Atatürk’ün halk için kurduğu parti “Medya-Holding-Banka patronlarının” sofralarından “yönetilir” hale geldi. Bugün de durum farklı değil; “malum medya”, holding medyasının baronları, yerleşik finansal yapı; hepsi için CHP “kendilerinin bir sigortası-garantisi”!
Son söz: Bu detayları hasır altına süpürüp, başını kuma gömerek “medya bize bunu yaptı” diyen Kılıçdaroğlu gerçek bir CHP’li ise ilk adımda “organik göbek bağlarını” kessin, sonrasını Türk Halkı ile birlikte sorgulamak için yola çıksın.