Ülkemiz büyük bir değişim sürecini yaşarken iç şartlar çok uygun gözükmüyor. Hükümet Kürt sorununu çözmek istiyor ama muhalefet desteklemiyor ve nasıl bir çözüm istedikleri de bilinmiyor. Bunun dışında dış ilişkiler konusunda mutabakatın olduğuna dair bir belirti ve muhalefetin nasıl bir yapılanmadan yana olduğu bilinmiyor.
Ortadoğu yeniden şekillenirken bundan en etkilenecek taraflardan birinin Rusya olduğu biliniyor. Ortadoğu’ya egemen olan güç stratejik açıdan Rusya’yı etkileyecek bir konumda olacaktır. Rusya ya tek başına bölgeye egemen olacak ya da bu egemenliği bir başka güçle paylaşacaktır.
Rusya’nın Kürt politikası ülkemizi etkiler. Bugüne kadar bu politikanın niteliği konusunda bir bilgimiz olmadı. Rusya’nın ülkemize yönelik politikası ve eylemleri hakkında somut bir bilgiye ulaşılamadı ama düşman sayılarak birçok olumsuzluğun sebebi olduğu düşünüldü.
Şimdi Rusya’nın Türkiye’de bir soydan gelenleri destekleyip desteklemeyeceğini bilmek durumundayız. Şüphesiz bu konuda kesin bilgiye somut verilere dayanarak ulaşılır. Ancak biz geçmişte onu düşman saydığımız için herhangi bir ipucu olmasa bile ülkemizde birçok yıkıcı faaliyet yaptığını düşündük. Askerimiz, hükümetler, Rusya’ya yakın bir politika izlemese bile ülkeye komünizm gelmesi ihtimali de dahil birçok tehlikeye karşı tavır aldılar.
***
Rusya ile ilişkilerimizi şöyle özetleyebiliriz. Rusya komünist bir ülke olduktan sonra onları sadece farklı değil düşman olarak gördük. Ancak Demirel iktidara geldiğinde kamuoyuna garip gelecek bir politika izledi. Rusya ile ilişkilerini düşmanlık üzerine değil tarafsızlık üzerine inşa etti ve SSCB’den yardım aldı. Bu konu dışarıdan bakanlar için bir tezat içeriyordu. Bir yandan Demirel’in ABD tarafından desteklendiğine inanılıyor diğer yandan onun en büyük düşmanı sayılan SSCB Türkiye’ye kredi açıyordu. Ülkemizdeki sol olarak adlandırılan siyasi anlayış onun devrilmesinde önemli rol oynadılar. O tarihlerde var olan ülke içindeki anarşi de solcularla ülkücülerin çatışmasından kaynaklanıyordu. Taraflar farkında olmasa bile aynı hedefe gidiliyordu. Bugün nasıl iktidara karşı aynı cephedelerse geçmişte karşı taraflar biçiminde aynı hedefe gidiyorlardı. Siyasi tavrın değer yargılarına göre değil siyasi gereklere göre gerçekleşeceğine inandığım için hiçbir zaman söz konusu olayları inançlar temelinde değerlendirmedim, olayları siyasetin çizdiği yoldan analiz etmeye çalıştım.
Bugün de Rusya’nın, bölgenin büyük bir güç tarafından yönetilmesini ve bu güçle anlaşmayı tercih ettiğini düşünüyorum. Bunun için duygu ve inançlara göre değil siyasi tavra göre davranıyor. Bugün ülkemizde uygulanmakta olan çözüm politikasını destekliyor görünüyor. Siyasetinin temelinde Kürtlere karşı bir tavır yok ama Türkiye etrafında şekillenen bir gücü tercih ediyor. Halbuki ülkemizde geçmişte olduğu gibi bugün de solcular karşısındaki gücü tercih ediyor ve milliyetçi akımla birlikte hareket ediyor. Rusya da solculara güvenmiyor ve duygusal tercih yerine politik tavrı tercih ediyor. Rusya’nın bölgedeki değişime karşı tavrı önemlidir ama analiz duygularla değil siyasi akıl yoluyla yapılmalıdır.
Büyük güç olmamız için görünen en önemli engelimiz, Kürtleri şimdiye kadar bu amaçla kullanan gücün, bugüne kadar yaptıkları ve bu sürecin sona erdirilmesidir. Değerlendirmeyi sağcılık, solculuk, dindarlık, ateizm vs üzerine kurarsanız yanılırsınız. Siyaset bir matematik problemi gibidir ve duygular değişken değildir.