Sağlık için en önemli kavram ‘korumak’ sevgiyi, sevdiklerimizi ya da sağlığımızı. Hepsi için özverili ve planlı hareket etmek gerekiyor.
Obezitenin yol açtığı hastalıklar konusunda sürekli olarak yeni bilimsel bulgular ortaya konuluyor. Bazı kaynaklarda obezite ‘çağın vebası’ olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla zayıflamak sadece görsel bakımdan değil, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmek için de son derece önemli. Bu konuda bazıları şanslı ancak bazıları ne kadar dikkat etse de nafile... Peki bağırsaklarınızdaki bakteri çeşitliliğinin zayıf ya da şişman olmanızda rol oynayabileceğini hiç düşündünüz mü?
Bilindiği gibi bağırsaklarımızda, halk arasında ‘yararlı bakteriler’ olarak bilinen bakteriler bulunuyor. Sağlıklı bir insanın bağırsağındaki bu bakterilerin sayısı trilyonlar seviyesinde. Yani, vücudumuzdaki hücre sayısından bile daha fazla. Diğer bir şekilde yorumladığımızda, her bireyin vücudu bu bakteriler için bir ‘otel’ görevi görüyor. Yediklerimiz içtiklerimizden yararlanarak gelişiyorlar. Onlar da konaklama ve beslenme ücretini bize sağladıkları yararlar ile ödüyorlar.
“Bağırsaklarınızdaki bakteri çeşitliliği zayıf ya da şişman olmanızda rol oynuyor olabilir”
Yapılan araştırmalar bağırsaklarımızda Bacteroidetes, Firmicutes ve Actinobacteria (Laktobasiller ve Bifidobakteriler) sınıfı bakterilerin birbirine oranının vücudun metabolik dengesinin sağlanmasında önemli rolü bulunduğunu ortaya koyuyor. Obez/şişman kişilerde Firmicutes sınıfı bakterilerin baskın olduğu gözlemlendi. Dolayısıyla bu bakterilerin oranlarındaki dengesizlik insülin direnci, metaboliksendrom ve izleyen sorunlara yol açıyor. Bazılarımız bu amaçla yoğurt ya da kefir gibi doğal probiyotik kaynakları tüketerek ya da pazarlanan probiyotik ürünlerini kullanarak veya probiyotik bakterilerin vücudumuzda gelişimi uyarabilecek prebiyotik kaynaklarını kullanmayı düşünebilir. Bu uygulamaların bağırsak sağlığımız ve dolayısıyla tüm vücudumuz için yararlı olacağı şüphesiz. Ancak henüz hangi oranın ya da hangi bakterilerin bu konuda yararlı olabileceği konusundaki çalışmalar araştırma safhasında. Dolayısıyla gelişigüzel bir uygulama muhtemelen bağırsaklarımızdaki mevcut durumu, yani oranı destekleyeceğinden beklenen yararı göstermesi pek mümkün görünmüyor.
Probiyotik seviyesine dikkat
Bir proje kapsamında 51 metaboliksendrom hastası iki gruba ayrılarak, 45 gün süreyle bir gruba her gün bir şişe probiyotik taşımayan süt, diğer gruba ise probiyotik taşıyan süt (mililitresinde 340 milyon koloni oluşturan birim Bifidobacteriumlactis HN019 taşıyor) verilmiş. Başlangıçta ve süre sonunda yapılan biyokimyasal analiz değerleri karşılaştırıldığında, probiyotik verilen bireylerde gerek bireylerin deney başlangıcındaki kan değerlerine ve gerekse probiyotik verilmeyen grup bireylerine göre belirgin farklılık gözlemlenmiş; beden kitle indeksi, total kolesterol ve LDL-kolesterol değerlerinde düşme sağlanmış. Yine ölçülen sitokin (tümör nekroze edici faktör-alfa ve interlökin-6) değerlerinde probiyotiğin belirgin bir düşme sağladığı tespit edilmiş. Bu sitokinler insülin direncine yol açan iltihap fazını tetiklediklerinden, sağlanan azalma probiyotik uygulamasının etkisini göstermesi bakımından da önemli.
Sonuçta, bu çalışma bazı probiyotiklerin kilo kontrolünde yararlı olabileceğini göstermesi bakımından değerli. Ancak daha ayrıntılı ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç var.