İslam tarihini tekrar tekrar okumak lazım. Oradan çıkaracağımız çok dersler var çünkü.
Bedir harbi mesela. İmamın ve itaatin zaferidir.
Bir avuç sahabe ulu önderin etrafında büyük bir sadakatle kenetlenip kendilerinden hem sayı hem de silah gücü bakımından katbekat üstün olan müşrikler topluluğunu bozguna uğratırlar.
Bedir’de katıksız bir inanç ve koşulsuz bir itaat söz konusudur.
Bedir’de ganimet yoktur.
Zaferden sonra şükür gelir, kibir değil.
Bedrin aslanları lider ne demişse onu yapmışlardır büyük bir inançla ve şehadete yönelmişlerdir korkusuzca.
O yüzden Bedir zaferine kibrin gölgesi değil şükrün izzeti eşlik etmiştir.
Bedir’den büyük bir ganimetle dönülmüştür. Ama Bedir’e ganimet düşüncesiyle gidilmemiştir.
Uhud: İtaatsizliğin yıkımı
Uhud savaşı her anlamda düşündürücüdür.
İbretamiz derslerle doludur en başından itibaren.
Bedir’den sonraki ikinci büyük savaştır.
Sayıca çok fazla ve savaş gücü bakımından tam donanımlı olan müşrikler ordusuna karşı bir savaş stratejisinin benimsenmesi gerektiği istişareye açılır.
Ulu Önderimiz Peygamberimizin görüşü başkadır.
Ama Bedir’e katılamayan genç sahabelerin ısrarı üzerine Medine dışında savaşmaya karar verilir.
İstişare kuşkusuz Allah’ın bir emridir ve lider Hz. Muhammed (s.a.v) bunun pratiğini en iyi bir biçimde gösterir.
Zırhını kuşanır ve Medine dışındaki Uhud mıntıkasına doğru yürür.
Bir tepeye yerleştirdiği okçulara kesinkes şu talimatı verir: “Savaşı kazandığımızı görseniz bile sakın cepheyi terk etmeyiniz.”
Okçuların bulunduğu tepe savaşın seyrini değiştirecek bir stratejik öneme sahiptir.
Ne yazık ki okçular mevzilerini terk ederler.
Savaşın galibiyetle neticelendiğini görüp ganimet hırsına kapılırlar.
Sonuç biliniyor: Neredeyse Peygamberin hayatına mal olabilecek bir bozgun süreci. “Peygamber öldürüldü!” dedikodusu üzerine topuklarının üzerinden gerisin geriye Medine’ye dönenler de cabası. O ayrı bir derstir.
Müşrikler galip gelmemiştir ama Müminler de bozguna uğramaktan yakalarını kurtaramamışlardır.
Uhud, itaatsizliğin yol açtığı bir yıkımdır.
İstişare esnasında liderin görüşüne karşı bir ısrarın ve en önemlisi cepheyi terk etmeyin kesin emrine uyulmamasının nasıl bir bozguna yol açtığını unutmamak lazım.
Liderlik: İnanç, istişare ve itaat
İnanç olmadan olmaz. Bizi var kılan ve anlamlandıran tek şey inancımızdır.
Dava dediğimiz şey, işte bu inançlar manzumesidir.
Bir davayı anlamlı ve başarılı kılan ise liderdir.
Lidere inanç, güven, sadakat ve itaat davanın başarısı için gereklidir.
Liderlik istişareyi gerektirir. İstişare inancımızın bir emri ve gereğidir.
İstişare sürecinde liderin verdiği kararın arkasında durmak ise hem inancımızın bir gereğidir hem de başarı için olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.
Kimin nerede gerekli olacağına ve kimden nerede yararlanacağına liderin kendisi karar verir.
Başka türlüsü yıkım ve bozguna sebebiyet verir.
Bizde görev istenmez verilir, biline.
NOT: Bu yazıyı Cumhurbaşkanımızın Kolombiya, Küba ve Meksika gezisine çıktığımız akşam uçakta yazıyorum. Gezi boyunca yazma fırsatım olmayabilir. Yazamazsam hoşgörün lütfen. Selam ve dua ile.