Trafik hızlı. Diplomasinin çıtasını Cenevre 2 konferansı için uygun bir noktaya yerleştirmeye çalışıyor dünyanın önde gelen karar vericileri.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, BM ve Arap Birliği’nin ortak temsilcisi Lakdhar Brahimi ve elbette Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu...
Mekik diplomasi denen şeyi izliyorlar günlerdir.
BM’nin Esad’a kıyağının faturasını yine Batı ödüyor
Suriye’de moral üstünlüğü, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere Batı dünyasının duraksamaları ve kararsız dış politikası nedeniyle şu an itibarıyle Beşar Esad’da.
Dünya, bir diktatörün meşrulaştırıldığı kirli bir süreci canlı yayında izliyor.
Eldeki veriler Beşar Esad’ın gitmeyeceğini gösteriyor.
Ve herkes, bir yandan politikalarını gözden geçiriyor, diğer yandan yeni denklemlerin oluştuğu diplomasi denkleminde etkisiz eleman olmamanın kavgasını veriyor.
Artık dünya siyasetinde yadsınamaz bir İran gerçeği var.
Bu İran gerçeği, bazı coğrafyalarda sarsıntı yaratarak siyaset sahnesine girdi.
En büyük sarsıntıyı ise İsrail ve Suudi Arabistan yaşadı.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun üşenmeyip, İsrail’den kalkıp Washington’a Tahran’ın gerçek yüzünü göstermeye gittiğini” hatırlayalım.
Benzeri bir hamle geçtiğimiz günlerde Riyad’dan geldi.
Suudi istihbaratının şefi Bender Batılı diplomatları davet ederek, “ABD ile artık Suriye muhalefetinin silahlandırılması konusunda eski işbirliklerinin olmayacağının” sinyallerini verdi.
Bu açıklamaya daha diplomatik bir tanım bulmaya çalıştım ama “sağ gösterip sol vurmak” dışında bir ifade bulamadım.
Suudi Arabistan’ın asıl derdi Suriye değil, İran.
Riyad, İran-ABD yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlığı Suriye dosyasıyla faturalandırıyor.
Suriye’nin kaderinin konuşulacağı Cenevre toplantısına işte bu atmosferde gidilecek.
Tabi Cenevre ile ilgili atmosferi, en çok etkileyebilecek dosyalardan birisi de Tunus...
Tunus’ta Ennahda, Mısır senaryosunun tekrarlanmaması için uğraşırken, geri adım atmaya hazırlanıyordu. Ancak ok yaydan çıktı. Sokaklar hareketlendi. İstifa kararı alan hükümetin istifası sokaklarda istendi.
Tunus daha fazla karışacak gibi. Tunus’tan gelecek haberler, Cenevre’ye “daha güçlü bir Esad” gölgesiyle gidilmesi sonucunu doğurabilir. “Bakın Esad giderse, Suriyeli cihatçılar da...” diye başlayan cümleleri daha sık duyabiliriz.
Son aylarda Ortadoğu’dan diplomasi haberlerini takip ederken insanın aralıksız “hayırlısı olsun” diyesi geliyor. Özetle önümüzdeki günlerde, artçı şoklarının Suriye’yi etkileyeceği bir düzlemde, “Darbecilerin Mısır” yerine bol miktarda Tunus konuşacağız.
Davutoğlu kasım ayını havada geçirecek
Diplomaside öyle bir aya giriliyor ki, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu resmen Kasım ayını havada uçakta geçirecek.
Önce Kasım başında İran Dışişleri Bakanı Javad Zarif’i Türkiye’de ağırlayacak. Ardından 15 gün içinde Myanmar, Rusya, ABD, İran ve Cenevre ve hatta Irak’ı ziyaret edecek. “Olumlu bir süreç içindeyiz” diyen diplomatlara bakılırsa Türk diplomasisi sadece Suriye dosyasına sıkışmış durumda değil. Takip edilmesi gereken temaslar sözkonusu.
Bir de tabi “Türkiye dış politikada yalnızlaştı” diyordu birileri galiba?