Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin, Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkileri konusundaki sorularını da cevaplandırdı.
Altını çizdiği husus; "Temennimiz odur ki; Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç..."
İsrail'in, Gazze ve Lübnan'daki soykırımı ve Türkiye'yi tehdidi konularındaki soruya da aynı cevabı verdi: "Temennimiz odur ki; Trump, bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın."
Evet, Türkiye'nin beklentisi, birlikte NATO üyesi olduğumuz, müttefik olduğumuz ABD'nin Trump döneminde, Biden yönetiminden farklı adımlar atması...
Bugün Türk-Amerikan ilişkilerinde iki derin kriz alanı var.
1. Suriye'nin kuzeyinde PKK'nın kontrolündeki PYD/YPG'nin her türlü silahlarla desteklenmesi. Bu konuda ABD yönetimlerinin son derece pervasız, şımarık ve düşmanca hareket etmesi.
Çok açık; ABD Suriye'de Türkiye'ye düşmanca davranıyor.
İleri sürdükleri IŞİD bahanesini, bizzat Trump geçersiz kılmıştı.
Ağustos 2016'da Cumhuriyetçi Parti'nin Başkan Adayı iken Donald Trump, Başkan Barack Obama'yı, "IŞİD'in kurucusu", Demokrat Parti'nin Adayı rakibi Hillary Clinton'ı da "IŞİD'in kurucu ortağı" diye tanımladı.
Trump, tepkiler üzerine sözlerinin arkasında durdu ve Obama ile Clinton'ı "IŞİD'in en değerli oyuncuları" diye tanımladı.
Tanımladı ama Başkan seçilince IŞİD bahanesi ile Türkiye'nin karşısına dikilmeye kendisi de devam etti.
Şimdi farklı bir süreç başlayabilir mi?
Zor görünüyor...
Ancak imkânsız değil.
Çünkü Türkiye, geçmiş dönemlerin Türkiye'si değil.
Savunma sanayiindeki muhteşem yükselişimiz, Suriye konusundaki kararlılığımızı pekiştiriyor.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce Suriye-Irak sınırında "çemberi kapatma" konusundaki mesajını bir daha yeniledi.
Şimdi merak edilen, bu harekâtın, Trump'ın resmen göreve başlayacağı 20 Ocak'tan önce mi, sonra mı yapılacağı...
2. Türk-Amerikan ilişkilerinde, ikinci derin kriz alanı, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki soykırım saldırıları.
Biden yönetiminin desteği İsrail'i iyice azdırdı. Bütün dünya ayakta, Hollanda'da, Fransa'da, maçlara gelen İsrailli taraftarlar dövülüyor, şiddet görüyor, Amerikan kamuoyu, bilhassa üniversiteler isyan ediyor ama ABD yönetimi oralı değil.
Trump, bugüne kadar Biden yönetiminden farklı bir tutum sergilemedi.
Türkiye ise Filistin'in ve Lübnan'ın yanında en yürekli duran ülke...
Trump yönetimi, tıpkı Biden yönetimi gibi İsrail destekçisi politikaları sürdürürse elbette Türkiye ile karşı karşıya gelecektir.
Karamsar tablonun aksine, ABD yönetimi, Türkiye'nin ne kadar önemli bir NATO müttefiki olduğunu görme fırsatı yakalayabilir.
PKK ve FETÖ terör örgütlerini, Türkiye'ye tercih etme yanlışından dönebilir.
Amerikan'ın asıl menfaatlerini ıskalayan akıl tutulmasını, sona erdirmek için bir daha düşünme fırsatı bulabilir...
Trump, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşı sona erdirme siyasetine asılırsa, "Türkiye'nin hem Ukrayna'nın hem de Rusya'nın güvendiği tek ülke" olduğunun farkına varır...
Yeri gelmişken İsrail'in yeni Dışişleri Bakanı Gideon Saar'ın, Kürtleri; "Siyasi bağımsızlığı olmayan büyük milletlerden biri" ve "Yahudilerin doğal müttefiki" tanımlamasını ve "Kürtlerle bağları güçlendireceğiz" tahrikini de not edelim.
İsrail, gerçekten savaş tahriki yapıyor. Kürdistan için resmen vaatte bulunuyor. Bu tahrik, Türkiye'nin atacağı adımları hızlandırabilir.
Çember, 20 Ocak'tan önce kapanabilir...
İsrail'in Kürtlerden kastı tabii ki bizim ezan, vatan, bayrak, devlet birliği altında yaşadığımız Kürt kardeşlerimiz değil.
Bölücü terör örgütü PKK'yı ve siyasî kolu DEM Parti'yi kastediyor.
PKK ve DEM'in neye/kime hizmet ettiğini görmek istemeyenlere de bir not...