AK Parti hangi yasayı çıkarırsa çıkarsın ‘yok hükmünde’ olmasını isteyen yeminli muhaliflerin tedavisi mümkün gözükmüyor. Yine de 12 yılın genel bir muhasebesi olarak şu tespiti yapalım: Bu süre zarfında devlet dediğimiz kabın içini doldurması gereken asıl unsurun siyaset olduğunu öğrenmeye başladık. Bugünkü kutuplaşmanın gerçek sebebi de bu.
Ne güzeldi oysa, ‘evcil bir siyaset’ devletin kudretini tanıyor, laf dinliyor, haddini biliyordu. Devletin insana değil de insanın devlete öncelendiği yeni paradigma, ordu, yargı, üniversite gibi doğrudan ya da dolaylı olarak vesayet kurumu işlevi gören yapıların değişmesini beraberinde getirdi.
Vesayet kurumları yer yer taarruza geçti yer yer direndi sonuçta siyaset kurumu lehine yeni bir yapılanma sürecine girdi Türkiye.
Şüphesiz süreci tamamlayacak en önemli faktör yeni anayasa yapımı olacaktı fakat bu, siyaset kurumunun muhalefet ayağınca engellendi.
Siyaseti değersiz addeden bakışın son temsilini ise MİT yasa tasarısı dolayısıyla Meclis’te ve medyada yürütülen tartışmalarda gözlemliyoruz.
AK Parti tarafından gündeme getirilen her yasa tasarısında olduğu gibi yine içeriğe bakmadan verilen peşin hüküm ‘Erdoğan’ın MİT’i’ yakıştırması oldu.
Hatırlanacağı üzere tasarı seçimden önce de gündeme gelmiş fakat aceleye getirilmemesi gerektiğine hükmedilip seçim sonrasına ertelenmişti. Muhtemelen önümüzdeki hafta içinde görüşmeler tamamlanacak ve yasa Cumhurbaşkanı’nın önüne gidecek. Ve belki bu sefer CHP-MHP el ele tutuşup yasayı AYM’ye götürecekler.
MİT yasasına itiraz edenlerin kesişim kümesi “AK Parti yapmışsa kötüdür” önermesi.
Bu yüzden ‘Erdoğan MİT’i’ diyorlar. Yasa tasarısı onaylanırsa olacak olan buymuş!
Devleti siyasetten korumak!
Devleti siyasetten korumak gerektiği argümanına sarılanlar Baas rejimi savunuculuğu yapmak adına MİT’in yetkilerinin hukuki meşruiyete kavuşmasından rahatsız oluyor.
150 bin kişinin katiline katil, Esad rejimine muhaberat rejimi diyemiyor, ama bu diktatörlüğe isyan eden Suriye halkını terörist olarak addediyor.
Suriyelileri çaresizlikleriyle baş başa bırakıp IŞİD gibi katil örgütlerin kucağına attıktan sonra Esad’ı kimyasal silah günahından temizlemek bile mümkün olabiliyor!
Bizim Aydınlıkçı Cumhuriyetçilere sorsan tek suçlu AK Parti. Çünkü MİT’i kullanarak Suriye halkını birbirine karşı kışkırttı!
Ödüllü kariyerlerini patlatmak pahasına bu deli saçmalarını dolaşıma sokan Batılı isimlere referans veren anti emperyalist nasyonal sosyalistlerimizin kulakları çınlasın!
Karnından konuşan bir diğer yapı da Gülen Cemaati. Onların derdi yeni değil. Taaa Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarı atanmasıyla başladı rahatsızlıkları.
Öyle bir rahatsızlık ki bu İsrail ve Neocon Amerika da aynı rahatsızlıkla malul.
Bir cemaatin kendi ülkesinin istihbaratıyla neden bu denli ilgili olduğu ise izahı zor bir konu.
Hakan Fidan’la alıp veremedikleri ne? İrancı olmakla suçladıkları Fidan ve başka bazı isimlere karşı yürüttükleri yıpratma operasyonu Cemaaat’in hangi sorumluluk alanına giriyor.
Ve tabii tasarıyı bir an evvel yasalaştırma isteğinin gerekçesi olan çözüm sürecinin selameti bahsi de “MİT siyasallaşıyor” mavalını okuyanların en temel rahatsızlığı.
Çözüm sürecinde bizzat müsteşarına kelepçe takılmaya kalkışılan MİT, hem süreci ve hem kendini ‘paralel savcılardan’ korumak durumunda hissediyor.
Binlerce kişiyi dinleyen bir yapının kalemşorleri ise utanmadan “bu tasarıyla Türkiye muhaberat devleti olacak” diyor.