Bir taraftan Esed’in ordusu ve İranlı-Lübnanlı müttefikleri, öbür taraftan Irak-Şam İslam Devleti denilen çete, Suriye Devrimi’ni kıyasıya bombalıyor.
Batı, Suriye’de en iyi seçeneğin Esed rejimi olduğu konusunda Rusya ile görüş birliği içinde ve devrimin üzerine gölge düşüren “Irak-Şam” fitnesinden gayet memnun.
El-Kaide ötesi El-Kaide diyebileceğimiz “Irak-Şam” örgütü, İslamî kimlikli Suriye Devrimi’ni ‘Baas rejiminden beter caniler’ propagandasıyla lekelemek isteyen herkesin ekmeğine yağ sürüyor.
Mutedil devrimci gruplara hem Esed’le hem de “Irak-Şam” fitnesiyle mücadelelerinde yardımcı olmak isteyen Türkiye, uluslararası sistemin ağaları tarafından durdurulmaya çalışılırken, Gülen Cemaati kadroları da o ağalar adına Türkiye’ye operasyon çekiyor, MİT’in müsbet faaliyetlerini şer güçlere ihbar ederek Türkiye’nin ayağına sıkıyorlar.
“El-Kaide’ye yardım götüren tır” tezviratı, doğrudan doğruya El-Kaide’ye ve onun fenalıklarından medet uman uluslararası güç odaklarına hizmet eden bir tezvirat.
Suriye sınırındaki MİT mensuplarının peşine “paralel devlet” polislerini takarak sınırdaki her hareketlenmeyi anında tespit etmeye ve Türkiye’nin Suriyeli mutedil devrimcilere yardımlarını engellemeye çalışanlar, devrime sabotaj sürecinin ‘selametini’ gözetirken, Suriye’nin Türkiye sınırındaki topraklarının -şu günlerde bilhassa Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’ın- “Irak-Şam” çetesi tarafından ele geçirilmesini de murat ediyorlar.
El-Kaide düşmanlığı kisvesi altında yapılmaya çalışılan şeylerden bir tanesi, “Irak-Şam” fitnesini Türkiye’nin kapısına dayandırmak, bu tehlikeli grubu Türkiye’nin canını iyice yakabileceği bir pozisyona getirmektir.
Cemaat kadroları, güya infial halinde “El-Kaide’yi kollayan başbakan”, “Cihadist Erdoğan”, “Kaidecilere silah taşıyan MİT” diye bağırıp dururken, El-Kaide’ye mevzi kazandırmak için gereken her şeyi yapmaktan da imtina etmiyorlar; yarın “Irak-Şam” örgütü onların sabotajları sayesinde Türkiye kapısına dayanıp Anadolu’ya musallat olduğunda da “Erdoğan’ın beslediği Kaideciler şimdi Türkiye’yi vuruyor, bu belayı başımıza Erdoğan sardı” diye bağırıp duracaklar.
İlke yok, ahlâk yok, Erdoğan’ın temsil ettiği Yeni Türkiye’yi durdurma yolunda her şey serbest!
Yeni Türkiye; yani dünya siyasetinde başrol oynayan Türkiye, yani iktisadi bağımsızlık ve kalkınma yolunda dev adımlar atan Türkiye, yani toplumsal barış yolunda demokratik açılım üstüne açılım yapan Türkiye, yani yardım dilenmeyip yardım dağıtan Türkiye, yani kabuklarını ve zincirlerini kıran Türkiye, yani özgürleşip ayağa kalkan ve bütün İslam dünyasına da özgürleşip ayağa kalkma umudunu aşılayan Türkiye!
Başbakan Erdoğan’a topyekûn savaş açtılar diyorduk... Çok iyimsermişiz!
Topyekûn savaş, Türkiye’ye açıldı.
Bugüne kadar dindar bildiğimiz, memleket sevgilerinden şüphe etmediğimiz Gülen Cemaati kadroları, angaje oldukları uluslararası güç odaklarının bile öngöremediklerini zannettiğim müthiş bir iştiyakla Türkiye’ye saldırıyorlar.
Başbakan’a diktatör ve terörist yaftası yapıştırarak Türkiye’nin uluslararası saygınlığına saldırıyorlar, Halkbank üzerinden Türkiye’nin iktisadi bağımsızlık siyasetine saldırıyorlar, Türkiye’yi büyüten işadamlarını itibarsızlaştırarak kalkınmamıza saldırıyorlar, Oslo-Moslo diye MİT Müsteşarı’nı topa tutarak Türkiye’nin barışına saldırıyorlar...
Sadece Türkiye’ye değil, Türkiye üzerinden ümmetin umutlarına, hürriyet ve adaletin hakim olduğu Yeni İslam Dünyası perspektifine saldırıyorlar.
Şimdi, yolsuzluk iddialarına filan cevap yetiştirmeyi bırakıp, savunmadan karşı saldırıya geçme zamanı! (tabi ki hukuk çerçevesi içinde)
Kimse ‘iç kavga’ filan demesin; karşımızdaki kadrolar düpedüz emperyalistlerin hizmetindeki 5. kol!
Kendileri söylüyorlar; ‘Ortadoğu ile ilgilenmekten vazgeçmeliyiz, Türk-Kürt savaşının önüne geçmek için elimizden geleni yapma saplantısından da kurtulmalıyız, İsrail’i üzmemeliyiz, Batı’dan başka istinatgâh kabul etmemeliyiz’ diyorlar; Eski Türkiye’ye dönmek ve dolayısıyla ümmetin ümitlerini söndürerek -devrim rüzgârlarını dindirerek- İslam dünyasını da eski haline döndürmek istediklerini açıkça ifade ediyorlar.
Onları sadece kendi adımıza değil bütün İslam dünyası adına durdurmaya mecburuz.