Bugün, Gülen Grubu, Tayyip Erdoğan’a iyi saldırıyor diye köşelerinde keyifle olup biteni izleyenlere kötü haberlerim var. Fethullah Gülen yıllardır yapamadığımızı yapıyor, iktidara bizim veremediğimiz zararı veriyor, diye alkış tutanlara da...
Ya da neyin ne olduğunu çok iyi bildikleri halde; ortada nasıl bir ahlaksız ve kuralsız saldırı olduğunu gördükleri halde çıtlarını çıkarmayanlara...
Türkiye demokrasisi benzersiz çapta yıpratıcı bir tehditle karşı karşıyadır. Mesele Tayyip Erdoğan meselesi de AK Parti meselesi de değildir.
***
Paralel yapının yargı ve emniyet memurları ittifakıyla ülkenin nereye götürülmekte olduğunu gördük. Neyse ki hükümet 10 yıllık uzun bir uykunun ardından geç de olsa uyandı da uçurumun kenarında da olsa demokrasiyi kurtarmak için bir fırsat doğdu.
O fırsatı hükümet kendini kurtarmak için hukuku çiğniyor diyerek önemsizleştirmeye çalışanların fantastik dünyalarına şimdilik ilişmeye vakit yok ama herhalde Ferit Şahenk veya Turgay Ciner bizim kadar bile toleranslı değildir.
Çünkü telefonları dinlenen; hayatlarının tamamı dosyalanmış bir şekilde cemaatin elinde olanlar onlar. Tıpkı, artık sayılarının 10 binleri aştığını bildiğimiz diğer hedef isimler gibi.
Şahenk ve Ciner önemli isimler... Her ikisi de ülkenin önde gelen medya kuruluşlarının sahipleri, her ikisi de son yıllarda servetleri artan, işadamı profilleri gelişen isimler. Her ikisi de görebildiğimiz kadarıyla cemaate karşı bir tavır içine de girmeye orta yol tutturmaya çalışan patronlar...
Aksi olsa ne olur? Medya patronu olmasalar, göz önünde bulunmasalar ve cemaate karşı da hassasiyet göstermeseler...
Ne fark eder? Hiçbir şey...
O dinleme ve izleme listelerinde şöhretli isimler kadar, adı sanı duyulmamış ama cemaatin bir şekilde keşfedip önemsediği sayısız işadamının tapeleri de bulunuyor. Ya da cemaate uzak duranlar olduğu kadar tam tersine cemaatçi bilinen işadamları da dinlenip kayıt altına alınıyor. Birçoğu hakkında dava ve soruşturma bile yok ama telefon kayıtları var.
İşte Tayyip Erdoğan’ı devirip yerine konulmak istenen sistemin mantığı budur. Erdoğan gittikten sonra herkes -onbinlerce kişi- o kayıtları ellerinde bulunduran güç tarafından hizaya çekilecek ve kendisine ne yazılmışsa, geleceğini garanti etmek için hangi ilişkinin parçası olması isteniyorsa o isteğe itaat edecek.
Hukuk, demokrasi, yargı bağımsızlığı kılıflarıyla darbe planlayanların vaadettikleri Türkiye tam da budur.
Erdoğan gibi büyük bir güce kafa tutabilen bir yapıdan söz ediyoruz, başka söze gerek var mı?
Sadece Ferit Şahenk, Turgay Ciner değil, başka isimler ortaya çıktı biliyoruz, Aydın Doğan, Mustafa Koç gibi isimler başta olmak üzere ülkenin önde gelen bütün sanayici ve işadamları aynı tehdidin hedefindedirler. Bütün hayatları ve işleri dinlenip kayıt alına alınmış durumdadır. Devletteki bütün problemli işleri!.. Dua etsinler bu savaşı Erdoğan kazansın. Çünkü, yarın onları bu yapının elinden kurtaracak bir Erdoğan da olamayacak, ne yazık ki.
Sadece işadamları değil, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar, sivil toplumcular, sıradan insanlar, herkes...
Şimdilerde bazı işadamlarının korkudan -evet, sadece korkudan- ortaya karışık demeçler verişini kederle izliyoruz. Yarın o mesajları verebilmeleri mümkün olamayacak, herkes bilsin. Her şeyin fiyatı daha da pahalanacak... Hem de çok pahalanacak.
***
Bugün nasıl olsa hedefte Erdoğan ve partisi var diye yüzlerindeki tebessümü gizleyemeyenler...
Bugün, hükümet tepelensin de bir şekilde cemaatten kurtuluruz diye kendini avutanlar...
Bugün, demokrasinin sadece AK Parti üzerine yıkılacağını zannedenler...
Bugün Koç, Şahenk, Ciner ve Doğan’ın içine düşürüldüğü sarmala başka kendi ses çıkarmayanlar yarın en kötü senaryoda ellerinden tutacak bir Erdoğan bile bulamayacaklar.
Hala kafası karışık olan varsa bir soruyla bitirelim:
Gülen cemaati, medya patronlarını, işadamlarını neden dinler ve dosyalar? 25 Aralık’ta diğer işadamları gibi onların dosyasını bir dava konusu yapmadığına göre neden o dinleme kayıtlarını saklar?
Medya kuruluşları nerede?
Ferit Bey ve Turgay Bey, ikisi de bünyelerinde gazete, televizyon, radyo, internet sitesi bulunduran iki medya patronu. İkisinin de kanunsuz şekilde dinlendiği ortaya çıkıyor ama bu ülkenin medya kuruluşlarının bir tanesi bile buna tepki göstermiyor. Kendi gazetelerinde yazan televizyonlarında çalışan gazeteciler bile tek ses etmiyor.
Medyaya bundan daha ağır bir şantaj ve saldırı olabilir mi?
Nerede o sulu sepken basın özgürlüğü kampanyası yapanlar? Türkiye’yi dünyaya şikayet için yalan söylemek dahil her yolu deneyen, her istatistiği çarpıtanlar? Söyleyin bundan daha elim ve vahim bir basın özgürlüğü ihlali olabilir mi?
Sadece Ciner ve Şahenk’in karşı karşıya bulunduğu tatsız durum değil, daha ağır sorular var. Birçok meslektaşımızın konuşma kayıtları internete düştü. Bir kişi çıkıp bu rezalete itiraz etti mi? Birçok meslektaşınız Şefkattepe isimli dizide hedef gösterildi bir kişi çıkıp o gazetecilerin hakkını savundu mu?
Kimse gazetecilik maskesiyle toplumu kandırmasın.
Ortada gazetecilik yok sadece Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin kampanyası var. Gazeteci kimliğiyle dolaşanlar da kendi patronlarının en temel hakkını bile savunmaktan kaçınacak kadar taraf olmuş bir nefretle bu kampanyanın halkla ilişkilerini yürütüyor.