Yine başardık! Dünyanın, halkları birleştirmek için kullandığı sanatı ülkemizde kutuplaştırıcı bir unsur olarak kullanmayı yine başardık. Perde arkasındaki kukla oynatıcılar zil takıp şıngır şıngır oynamak için bekliyorlar. İplerini ellerinde tuttukları kuklalarıyla toplumu ayrıştırma iştahları yeniden kabarmaya başladı.
Cem Yılmaz'ın "Bir ben, bir Tarkan, bir de Athena Gökhan" demesinin hemen arkasından önce Tarkanpatlattı bombayı. Tarkan, "Pandemi" perdesinin arkasına gizlenerek yaptığı malum parçasıyla koca toplumun kucağına pimi çekilmiş bir bomba bıraktı. Şimdi muhtemelen tahribin boyutuna göre hamle belirlenecek.
Toplum bir kere daha sanat marifetiyle, bıçakla bölünmüş gibi iki parçaya ayrıldı.
Cem Yılmaz'ın rol paylaştırırmış gibi yaptığı açıklamanın Tarkan perdesi tamamlandı. Sırada oyunun diğer perdeleri var.
Yakında Athena Gökhan'dan da toplumu ayrıştırıcı bir hamle gelmesi hiçbirimizi şaşırtmaz.
Her ne kadar kuklacının ve kuklaların hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi gözükse de haddizatında bu sadece bir şaşırtmacadan ibaret.
Asıl hedef devlet...!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin son yirmi yılda aldığı mesafeyi hazmedemeyen küresel kukla oynatıcılar yeni tiyatrolarını sahnelemeye başladılar.
İşin asıl acı ve garip tarafı ise bu tiyatronun oyuncularının sanatçılar olması.
Peki niçin sanatçılar? Niye sanatçılar devleti kündeye getirme oyununun başrol oyuncuları olarak seçiliyorlar?
Çünkü kuklacılar bu milletin sanatçıya olan bakış açısını çok iyi biliyorlar. Bu millet her zaman sanat ve sanatçıya değer vermiştir. Onları baş tacı etmiş, her zaman el üstünde tutmuştur. Sanatı ve sanatçıyı sevmiş ve onların takipçisi olmuştur.
Milletin sanat ve sanatçıya bu bakış açısını çok iyi tahlil eden kuklacılar bugün sahneledikleri oyunu, aslında ilk kez oynatmıyorlar.
Yüz yirmi yıl önce de Abdülhamid'in tahttan indirilmesinde sanatçılar ön plandaydı. O zamanın gözde sanat dalı olan edebiyatta başı çeken başta Tevfik Fikret, Mithat Paşa, Namık Kemal, Rıza Tevfik, Süleyman Nazif gibi edebiyatçılar, Abdülhamid'i hedef tahtası haline getirerek düşmanlıklarını değişik şekillerde sergilediler.
Abdülhamid'e karşı başarılı olan edebiyatçıların bir diğer ortak noktaları ise yıllar sonra dile getirdikleri pişmanlıkları olmuştur. Yukarıda bahsi geçen edebiyatçıların birçoğu yıllar sonra, o yıllarda kaleme aldıkları yazı ve şiirlerinde yaptıkları hatayı itiraf etmişlerdir.
Abdülhamid devrinde de asıl hedef padişah değildi. Hedef devletin kendisiydi, padişaha yapılan saldırı sadece bir hedef saptırma idi.
Nitekim padişahın tahttan indirilmesinin hemen arkasından koca imparatorluk imamesi kopmuş tespih taneleri gibi dağıldı ve her biri bir başka emperyalist güce lokma oluverdiler.
Bugün yüz yirmi yıl önce sanatçılar marifetiyle sergilenen oyunun bu tekrarı sonucunda başarılı olurlarsa inanın bu sefer ortalığa saçılacak tespih taneleri bile olmayacaktır. Sultan Abdülhamid'in düşmanı olan sanatçılar yıllar sonra pişmanlıklarını dile getirecek bir ortam bulabildiler ama bugünün sanatçıları gözyaşlarını döküp pişmanlıklarını dile getirecekleri bir mecra dahi bulamayacaklar.
Dünyanın yeniden paylaşıldığı şu acımasız tarih diliminde eğer bir ve birlik olamazsak bir daha tarih sahnesine çıkamayabiliriz. Çünkü küresel tiyatro oynatıcıların milletimize biçtikleri rol onu yokluğa mahkûm edecek cinsten.
Umarım bugünün sanatçıları yüz yirmi yıl önceki meslektaşlarının düştüğü hatayı tekrarlamadan kendilerine gelirler ve kendileri üzerinden sergilenmeye çalışılan kuklacılık oyununa bir son verirler. Zira bu oyunun tutmayacağını bilmeliler. Gezi olaylarına iştirak edip ön safta militanca mihmandarlık yapmaya çalışan sanatçıları hatırlarına getirsinler.
Bakalım Cem Yılmaz'ın dile getirdiği "Bir ben, bir Tarkan bir de Athena Gökhan" sözündeki yeni perde oynanacak mı?
Umudumuz oynanmaması yönünde.
Sanatçılarımızın, üzerlerinden oynanan tiyatro oyununu fark edip bu oyuna son vermeleri ve toplumu bölmek yerine birleştirici olmaları en büyük arzumuz...
Oyunlarla bu devletin sonunu getirmeye çalışarak gaflet ve dalalet bataklığına saplananlar bu milletin 15 Temmuz ve sonrası topyekûn birbirine kardeşçe kenetlenmeyi başardığını unutmamalılar.