Yaptığımız analizler çoğu zaman duygusal ya da ideolojik olduğu için birbirine ters sonuçlara varıyoruz. Mesela CIA’yı dünyanın en etkili istihbarat örgütü sayıyor ve herhangi bir olaya açık bir sebep bulamazsak onun yaptığını söylüyoruz. Şimdi şu olaya bir cevap bulalım: Cemaat adı ile anılan grubun Türkiye’de siyasal gelişme içinde çok önemli rol oynadığı hatta onun tarafının kazanma şansının yüksek olduğu söyleniyor. Acaba, Türkiye deki bu olaylarla CIA ilgilenmiyor mu ve Türkiye’deki yapı ne olursa olsun ya da kim iktidara gelirse gelsin bu onun için fark etmez mi?
Bir ihtimale göre; bu harekete sızılamıyor yani uzakta değil bu hareketi yaptığı söylenen kişiler ABD’nin içinde de ülkelerine ait siyasal bir hareketin merkezini kurup, kendi projelerini uyguluyorlar. Yani eskiden beri her siyasi değişim hareketi içinde CIA aranırken şimdi bu harekete ya saygı duyuluyor ve olduğu gibi kabul ediliyor ya da CIA nın gücü onu yönlendirmeye yetmiyor. Buradan şu sonuç çıkar: Ülkesinde siyasi değişim planlayanlar merkezlerini ABD’ye kurabilirler ve herhangi bir takibe de maruz kalmazlar diye mi düşünülüyor? Eğer bu ülkelerin benzer hareketlerinin merkezi kendi ülkelerinde olursa olay herhalde gizli servislerinin takibine alınır ama en güçlüsü olduğu ileri sürülen CIA bunu başaramaz mı?
Bu durumda mesele nedir?
Bana göre: Türkiye büyük bir değişimin başlangıcında bulunuyor. Önümüzdeki dönemde iç yapısında değişme yaşanacak. Türkiye bölgesinde etkili olurken oradaki halklarla yakın ilişki kuracak. Bir ülkeyi örnek alırlarsa oradaki halkla ortak yanları bulunması halinde yakınlık kolaylaşır. Bu durumda Türkiye’yi sınırları içinde tutan sebeplerin kaldırılması gerekir. Yani bölge ülkeleri ile ortak yanları geliştirilmelidir. Türkiye’yi dışa kapalı tutan yani ortak bir düşünce sayılmayan Cumhuriyetin Kuruluş ilkeleri tarihi bir kıymet sayılıp çağdaş düşüncelerin kabul edilmesi isteniyor. Bu durum dine yönelik sınırlandırmaların da hafifletilmesini gerektiriyor. Bu ülkemizin bir din devleti olması anlamına gelmez ama böyle örgütler düzen karşıtı sayılmamalıdır. Bu cemaatin ve CHP’nin kuruluş dönemindeki felsefesinin tasfiyesini gerektirir. Eğer birbirine karşıt gibi görünen bu iki yapı ortak olursa sorun çözülür. Çünkü iktidarın ve diğer partilerin dine karşı olduğu söylenemez ve cumhuriyetin tarihi bir övünç kaynağı olduğu düşüncesine kimse karşı değildir. Ancak bu ortamda bir araya gelirlerse şüpheyle karşılanır ve tasfiye edilenler onlar olur. Dünya ölçeğinde de ülkemizde bir değişiklik bekleniyor ve İslam karşıtı olmayan, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarını tarihe gömüp yeni bir hedef belirlenmesi isteniyor. Bu hedef, ülkemizde önemli değişiklik yapmayacak ancak farklı düşüncelere ve halklara karşı olunmayacaktır. Mesela barış süreci nasıl soy farklılığını bir sorun olmaktan çıkarmışsa ülkemiz İslam camiasının da içinde olacak, ama diğer din mensupları ya da farklı düşünenler de onlar kadar değerli olacaktır.
Doğuştan sahip olunan vasıfların farklı olması doğaldır ve mevcut kültürümüzde farklı vasıflar ne üstünlük ne de aşağılık göstergesi sayılmaz. Son dönemde halk değil ama yönetim ciddi hatalar yapmıştır. Bunlardan biri rahmetli Özal’a da aktardığım yanlış bir politikadır. PKK ile mücadele için koruculuk kurumu oluşturulmuş ve ağaların seçtiği bu kişilere silah verilmiş ve maaş bağlanmıştır. Bunları alamayanlar kendilerini hem savunmasız görmüş hem de maaş mahrumiyetini anlamsız görüp diğer tarafı seçmişlerdir. Halk içinde bu gibi ayrışmalara neden olacak hatalardan kaçınılmalıdır.
Türkiye bölgesel bir güç olacaksa adil, tüm insanları eşit gören ve çevrenin de ekonomik sorunlarını çözen bir devlet olmalıdır.