Hakikaten acayipiz... Hem değerlerimizle, tarihsel mirasımızla bu kadar övünürüz, hem de bunları aynı heyecanla yok ederiz!..
Berlin’de Bergama’nın nasıl çalındığına yanarız...
Ama o sırada Anadolu’dan sökülmüş yeni tarihi eserler zengin koleksiyonerlerin adresine doğru yola çıkmıştır bile...
Daha birkaç yıl önce Kültür Bakanlığı, yıllar önce Anadolu’dan çalınan tarihi eserlerin peşine düşmüş, bazılarını geri getirmiş, diğerleri için de ‘kültür detektifleri’ görevlendirmişti. Ama aynı günlerde Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden tabloların çalındığını öğrenmiştik!
Devlet heyecanla hırsızların peşine düşmüştü...
Ama çabuk yorulmuş!
Bizde de kabahat var, fikri takibini yapmamışız.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in, “Kayıp eserlerin izini bulun, alın getirin; kime ulaşırsa ulaşsın” talimatı verdikten sonra yeniden gündemimize girdi...
Öğreniyoruz ki, Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden yıllar içerisinde 121’i tablo olmak üzere 302 eser çalınmıştı. Haliyle bit pazarına düşmemiş bunlar, varlıklı koleksiyonerlerin evlerine yürümüşler...
Bakanlık müfettişleri son bir buçuk yıl boyunca Türkiye ve dünyadaki binlerce sergiyi, koleksiyon ve müzayede kataloğunu taramış. Önemli bazı koleksiyonerler ve müzayedecilerle işbirliği yapmış...
Ve çok sayıda tablo, heykel ve değerli objenin izini bulmuş.
Burası önemli;
Bu süreçte hem idari soruşturma yürütülmüş, hem de ‘adli soruşturma’ için her eserle ilgili bilgiler Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmiş.
Bu sayede geçen yıl 31 esere ulaşıldı ve geri alındı.
Nasıl çalındılar, nasıl fark edilmedi?
Hikayesine bakınca adamlar belki hırsızlığın kitabını yazmamış ama ‘resmini yapmış’...
Eserlerin sahte kimlikleri ve ekspertiz raporları bile hazırlanmış.
Böylece müzayedelere kolayca girmiş, birçok koleksiyoner durumun farkına varmamış.
Operasyonlar başlayınca, çok sayıda koleksiyoner işadamı, ellerindeki tabloları yeniden inceleterek çalıntı olanları getirip kendisi teslim etmiş.
12 tablo böyle gelmiş...
Ama arkası gelmemiş...
Devlet genellikle bir işe hızla girişir ama arkasını getirmezdi! Çalıntı eserlerin sahipleri herhalde ‘rüzgar geçti’ diye düşünüyordu...
Ki...
Bazılarının kapıları çalındı...
Ankara, İstanbul, Eskişehir, Mersin ve Gaziantep’te 17 tablo daha bulundu.
Geri alınan 60 tablonun değeri 50 milyon TL’nin üzerinde...
Bitti mi?
Hayır...
Daha izi takip edilen 302 eser daha var. Ve değerleri 300 milyon TL’yi aşıyor.
Bakan Çelik, dün 24 TV’de açıkladı, yayın sonrası biraz da ‘arka plan’ konuştuk.
‘Sistematik hırsızlığın’ kodlarının çözüldüğünü anlattı. ‘Hırsız evin içinde’ydi. Gözaltına alınanlardan dördü daha önce bakanlıkta çalışmıştı, biri halen ‘iş başında’ydı...
Çelik, “Bazı eserler için gayet ikna edici sahte belgeler üretilmiş. İyi niyetli alıcılar fark etmemiş olabilir” dedi.
Bu ‘bazı eserler’ için geçerli olabilir. Ancak, çalıntı tablolar arasında Hoca Ali Rıza gibi en değerli ve en çok bilinen imzalar var. Bunlar ‘şeceresi en iyi bilinmesi’ gereken eserler olduğu halde kolayca alıcı bulabiliyorsa, iyi niyet ve bilgisizlikle izah edilmesi güç.
Buna rağmen Bakan, gerçekten ‘sanatın koruyucusu’ olan koleksiyonerlerin zan altında bırakılmaması gerektiğini vurguladı ve bir çağrı yaptı: “İyi niyetli olanla çalıntı eseri alanı savcılık ayıklayacak. Bizim önceliğimiz eserleri geri almak. Elindeki eserlerin çalıntı olabileceğinden şüphelenenler Bakanlığımıza başvursun, inceletelim.”
Bu çağrının içinde “Çalıntı eserler bize gelmezse, biz o eserlerin bulunduğu yere gideceğiz” mesajı da açık. Bakan Çelik, ‘olacakları’ da şimdiden söyledi: “16 eserin daha yerini tespit ettik; önümüzdeki günlerde yeni operasyonlar duyacaksınız.”