İnsanı yaşatmak insanlığın en önemli ilkesidir.
Yüce kitabımız bir insanı öldürmeyi bütün insanları öldürmekle eş tutmuştur. Bir insanın yaşamasını temin etmek de aynı şekilde bütün insanları yaşatmakla bir tutulmuştur.
Her ikisine de selam olsun, Hz. Âdem’den son Peygamber Efendimize kadar bütün dinlerin beş ana ilkesinden biri de canı muhafazadır. Yani insanı yaşatmaktır. Müslüman, Hristiyan, Yahudi gibi din ayrımı yapmadan, doğulu batılı gibi bölge ayrımı yapmadan insanı yaşatmak.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu gerçeğe vurgu yapmıyor mu?
Üçüncü maddesi, ‘Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır’ demiyor mu?
BM bu beyannameyi 1948’de kabul etmiştir ama ilahi dinler bu ilkeyi insanlığın başlangıcıyla yürürlüğe koymuştur.
***
Gerçek buyken gücü elinde bulunduran devletlerin insana verdikleri değer yüz kızartıcı değil midir?
Demokrasiden insan haklarından dem vuran batılı güçler, insanı yaşatmayı sadece kendi insanı için geçerli bir ilke olarak uygulamıyorlar mı? Kendisinden olmayanı bırakın yaşatmayı öldürmek için trilyonlar harcamıyorlar mı?
Evet, maalesef, insanı öldürmekten başka mesleği olmayan terör örgülerini besliyorlar donatıyorlar.
Milyonlarca insan hayatını kaybederken kılı kıpırdamayan bu iki yüzlü güçler kimyasal silah kullanılınca nedense heyecanlanıyorlar.
***
Suriye’de milyona yakın insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasına rağmen sesini çıkarmayan batılılar, kimyasal silah kullanıldı diye şimdilerde beyanat üstüne beyanat veriyorlar, kınıyorlar, kızıyorlar.
Zannedersin ki insan hayatı üzerine titriyorlar.
7 sene önce Esed’in meşruiyetini kaybettiğini ilan edip Suriye’nin geleceğinde yeri yoktur derken, yedi sene boyunca Esed’in ayakta kalmasına destek olanlar sanki kendileri değilmiş gibi şimdilerde ‘Hayvan Esed’ edebiyatı yapıyorlar.
O hayvanı siz beslemediniz mi?
***
Kimyasal silah kullanılmasına tepkilerinin de timsah gözyaşı olduğunu biliyoruz.
Çünkü Suriye krizinden bu yana Esed’in tam 215 kez kimyasal silah kullandığı tespit edildi.
Onu desteklemekten başka yaptılar?
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Ey batı Suriye’de şehit edilen insanlara ne zaman dönüp bakacaksınız? Sizin demokrasinize insan haklarınıza yazıklar olsun! Artık hiçbir terör eyleminden şikayet etme hakkınız yok. Karşımıza geçip teröristlerin ağzıyla konuşanlara da, ‘cehenneme kadar yolunuz var’ diyoruz” açıklaması insanlığın feryadı olarak değerlendirilmelidir.
***
Aynı durum katledilen Filistinliler için de geçerli. İşgal edilen topraklarını istemekten başka talebi olmayan Gazzelilerin barışçı eylemine İsrail ateşle cevap verdi ve 30 Filistinli katledildi. En son şehit gazeteci Yasir Mürteca oldu.
Terör devleti İsrail, Mürteca’yı içerde patlayan bir mermi ile yani yasak bir silah ile öldürdü!
Batının tepki verdiğini duyan var mı? İsrail’e tavır koyan var mı? İçi boş açıklamalar dışında ne yapıyorlar?
***
Terör devletini durdurmak yerine, Arap ülkelerinin İsrail’i resmen tanıması için yazdıkları senaryoyu adım adım uyguluyorlar.
Türkiye terörle mücadele ederken ve teröre destek veren batılı ülkeleri uyarırken, petrol zengini kimi devletler, İsrail ile ilişkileri normalleştirme istikametinde ciddi adımlar atıyorlar.
Bu manevralarını da İran tehdidi ile gerekçelendiriyorlar.
Tabii ki İran’ın takip ettiği politika ile bu senaryoya dolaylı destek verdiğini söylemesek haksızlık etmiş oluruz.
Ayrıca Suriye’deki kan gölüne katkısı sebebiyle Rusya’yı da unutmuş değiliz!