Dikkat, mantık yürütme, problem çözme becerilerini aktif olarak kullananların zihni daha genç tuttuğu bir kez daha tescillendi. International Journal of Geriatric Psychiatry dergisinde yayımlanan araştırmaya göre çapraz kelime bulmacaları ve sudoku ile yakından ilgilenen 50 yaş üstü bireylerin beyin fonksiyonlarının ilgilenmeyenlere oranda 10 yaş daha genç olduğu tespit edildi.
Beyni çalıştıran her türlü aktivitenin onu daha genç tuttuğunu biliyoruz. Çok eskilerden beri en sık önerilen aktivite olan bulmaca çözmenin etkisi yeni yapılan bir çalışmayla tekrar kanıtlandı. Exeter Üniversitesi ve King’s College London araştırmacıları 50 yaş ve üzeri 19 binden fazla katılımcı ile bir çalışma planladı. Çalışmanın sonuçları ise International Journal of Geriatric Psychiatry dergisinde yayımlandı. Sonuçlara göre çapraz kelime bulmacaları ve sudoku ile yakından ilgilenen 50 yaş üstü bireylerin beyin fonksiyonlarının ilgilenmeyenlere oranda 10 yaş, kısa süreli hafıza fonksiyonunun ise 8 yaş daha genç olduğu tespit edildi. Dikkat, mantık yürütme, problem çözme becerileri ve hafızanın tüm türlerinde yaşıtlarına göre daha iyi performans gösterdikleri gözlendi. Aslında zihninizi zorlayan her türlü aktivite benzer etkiyi gösteriyor. Her bireyin ilgi alanları farklıdır. Bir kişiyi hiç hoşlanmadığı bir aktiviteye zorlarsanız sonuçlar bu şekilde olmayabilir. Biraz yaratıcılığınızı kullanarak sizin için hem keyif veren hem de zihninizi zorlayan aktiviteyi seçmelisiniz. Örneğin yıllardır müzikle ilgilenmek isteyip hayatın koşturmasından bir türlü fırsat bulamadıysanız yeni bir enstrüman öğrenmek sizin için en uygun aktivite olabilir. Ya da görsel sanatlar daha fazla ilginizi çekiyorsa bir resim ya da heykel kursuna katılmak size daha fazla keyif verebilir. Bu aktivitelerin hepsinin altında yatan asıl duygu “merak”tır. Yaşam boyu yeni ilgi alanlarınızı keşfetmeye merakınız devam ettiği sürece, beyin yaşlanmanız yaşıtlarınıza göre çok yavaş olacaktır.
ALZHEIMER ERKEN TEŞHİSİNDE UYKU MOLEKÜLLERİ
Alzheimer hastalığında beyin hücreleri arasında birikerek hücreler arası iletişimi bozan beta amiloid plakları yıllardır biliniyor. Bu plaklar hastalık henüz baş göstermeden 15-20 yıl öncesinde beyinde birikmeye başlıyor. Alzheimer hastalığının tedavisi ile ilgili handikaplardan birisi de, yapılan tedavi çalışmalarının hastalık ortaya çıkmadan yapılamıyor olması. Eğer hastalığın henüz ortaya çıkmadığı 15-20 yıl içerisinde bir tedavi başlanabilirse, belki de hastalık oluşmadan engellenebilecek. Bunu yapabilmek için de kimlerin Alzheimer olacağını önceden bilmek gerekiyor. Bahsedeceğim çalışma da bununla ilgili. Alzheimer’s & Dementia dergisinde yayımlanan bu yeni çalışmada bahsi geçen molekül PFAMS (primary fatty acid amides) hastalık henüz ortaya çıkmadan kanda tespit edilebiliyor. PFAMS aslında uyku ve hareket sistemi ile ilişkili bir yağ molekülü. Çalışmada 883 farklı molekülün Alzheimer hastalığı ile ilişkisine bakılmış. Bu kıyaslama yapılırken de aynı hastaların beyin-omurilik sıvı örneklerindeki beta amiloid seviyelerinden faydalanılmış. Hastaların zihinsel gerilemelerini gösteren testler, MR görüntülemeleri, klinik durumları da değerlendirmeler sırasında hesaba katılmış. Çalışmanın sonunda Alzheimer hastalığı ile ilişkilendirilebilecek dokuz molekül tespit edilmiş; Dört tanesi PFAMS, ikisi lipokin, diğer üçü ise aminoasit. PFAMS bir yağ molekülü türü. Bu çalışma beyinde üretilip kanda tespit edilebilen bir yağ molekülünü tespit eden ilk çalışmadır. Daha önceki çalışmalarda PFAMS gibi bazı yağ moleküllerinin beyin hücrelerini koruyucu olduğu ile ilgili sonuçlar elde edilmiş. Düzenli uyku ile de bu moleküllerin seviyesinin yükseldiği fark edilmiş. Bu sonuçlar bir arada yorumlandığında; düzenli uyku ile beyindeki üretimi artan PFAMS, beyinde biriken toksik amiloid plaklarını temizlemekle görevli olabilir. O nedenle hastalığın erken evresinde PFAMS düzeyi artarak hastalıkla savaş veriyor olabilir. Şu an için çok yeni tespit edilen bir erken tanı aracı olan “kanda PFAMS düzeyi bakmak”, belden iğne ile girilerek beyin-omurilik sıvısı alınıp yapılan tetkiklerden hem daha kolay hem de daha uygun bir yöntem olarak duruyor.
HAFTANIN NÖROBİLGİSİ
Johns Hopkins Üniversitesi araştırmacılarının yürüttükleri, Jama Psychiatry dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre brokoli filizinde bulunan bir maddenin Şizofreni rahatsızlığına iyi gelebileceği saptandı. Şizofreni, düşünce bozuklukları, hayaller görme, davranış ve algı bozuklukları ile karakterize bir psikiyatrik hastalık. Brokoli filizinde bulunan sulforaphane isimli maddenin, şizofreni hastalarında tespit edilen glutamat düzensizliğine faydası olduğu tespit edildi. Şizofreni’de fazla salınan glutamat bir süre sonra beyin hücrelerine zarar verir hale geliyor. Şizofreni oluşumunda glutamatın fazla salınımının da katkısı olduğu düşünülüyor. Glutamat adı verilen madde glutatyon halinde depolanabiliyor. Brokoli filizinde bulunan sulforaphane isimli maddenin, ilgili genleri aktive ederek glutamatın glutatyon şeklinde depolanmasına yardımcı olduğu biliniyor. O halde sulforaphane glutamatı azaltarak şizofreniye bağlı semptomları azaltabilir ya da oluşumunu engellemeye yardımcı olabilir. Çalışmayı yürüten araştırmacılar bunun henüz araştırma aşamasında olduğunu, hekime danışmadan sulforaphane içeren preparatların kullanılmaması gerektiğini bildiren uyarılarda bulunuyorlar.