Cannes Film Festivali yarın 65. kez kırmızı halılarını dünyanın en seçkin sinemacılarının önüne serecek. Türkiye sineması bu yıl biraz hüzün biraz gururla varlık gösterecek Cannes’da. Nuri Bilge Ceylan’ın veliahtı diyebileceğimiz, onunla aynı adımları atarak uluslararası alanda yükselmekte olan Seyfi Teoman’ı kaybetmenin acısı herkesin üzerinde olacak.
Teoman da kısa filmi “Apartman” ile Ceylan’ın “Koza”sına benzer bir etki yaratmıştı. Teoman’ın ilk uzun metrajlı filmi “Tatil Kitabı” da Ceylan’ın ilk uzun metrajlı filmi “Kasaba” gibi Berlin Film Festivali Forum bölümüne seçilmişti. Teoman’ın ikinci filmi “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” de Ceylan’ın ikinci filmi “Mayıs Sıkıntısı” gibi Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’ya aday olmuştu.
Hatta Seyfi Teoman, daha kendi kariyer basamaklarını tırmanırken bir meslektaşına bilgisi ve birikimiyle destek oldu. Yapımcı olarak Emin Alper’in “Tepenin Ardı” filmine imza atmayı da başardı iki arada bir derede! Bu film de “Kasaba” misali Caligari Ödülü’nü kazandı Berlin’de...
Biraz hüzün biraz gurur dedik... Cannes Film Festivali’nin paralel programı Yönetmenlerin On Beş Günü’nü kapsamında geleneksel Carosse d’Or / Altın Kupa Arabası ödülü bu yıl Nuri Bilge Ceylan’a değer gördü. Ceylan artık o kadar Cannes ile özdeşleşti ki filmi olmasa da varlığı bir şekilde aranıyor! 17 Mayıs Perşembe günü, 14.00’te Theatre de Croisette’te “Mayıs Sıkıntısı”nı müteakiben Nuri Bilge Ceylan bir sinema dersi verecek.
Aynı gün 13.00’te basın mensupları Fatih Akın’ın merakla beklediğimiz belgeseli Müll im Garten Eden / Cennetteki Çöplük’ü izleyecek. Filmin galası 18 Mayıs’ta 60. Yıl Salonu’nda 14.30’da yapılacak. Özel Gösterimler arasında yer alan bu film, Akın’ın Trabzon’daki memleketi Çam Burnu’nda çöp toplama alanı oluşturulmasına karşı çıkan hemşerilerinin mücadelesini anlattığı, çevre temalı bir belgesel. Çamburnu halkından bu belgesele katkıda bulunanlar da Cannes’a giderek filmlerine sahip çıkacak! Onların mücadelelerini bu düzeye taşımış olmaları da bir gurur vesilesi, elbette.
Fatih Akın geçen yıl neredeyse geri dönülmez biçimde hasar görecek olan Lütfi Akad klasiği “Hudutların Kanunu”nun Dünya Sinema Vakfı tarafından restore edilip Cannes Classics bölümünde gösterilmesini sağlayarak arşivimize katkıda bulunmuştu. “Hudutların Kanunu”nun gösterimi büyük ilgi görmüştü. Artık Lütfi Akad da aramızda değil. Ustamızın sağlığında dünya sinema tarihinin önemli bir ismi olarak alkışlandığını görmüş olduk en azından.
Hevesle beklediğimiz iki yapım daha var: “Sessiz” ile kısa film dalında Altın Palmiye için yarışacak olan Rezan Yeşilbaş’ın uluslararası arenada boy göstermesi bizim için yılın olaylarından biri olacak. Bu yazıda herkesi Nuri Bilge Ceylan’ın arkasında sıraya koymuş gibi olmayayım ama o da “Koza” ile Altın Palmiye için yarışmıştı.
“Çocuklar” adlı filmi Cannes’ın Resmi Seçki’sini oluşturan bölümlerden Belirli Bir Bakış bölümüne seçilen ve bütün seçkideki üç kadın yönetmenden biri olan Aida Begiç, bütün dikkatleri üzerine topladı. TRT’nin katkıda bulunduğu bu filmin ortak yapımcısı Semih Kaplanoğlu önceki Pazar, Star’a verdiği söyleşide hevesimizi arttırdı, aktardığı görüşlerle.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Uluslararası Köy’de yer alan Türkiye Pavyonu, konukseverliği ve bilgi almak isteyenlere gösterdiği içten ilgi yüzünden parmakla gösterilerek gururumuz olacak.