Sırbistan'ın Kosova sınırına yığınak yaptığına dair haberler bu sorunun bir kez daha sorulmaya başlanmasına neden oldu: Balkanlarda neler oluyor? Daha doğrusu çanlar kimin için çalıyor?
Dünyanın yeni bir 'büyük güç mücadelesi'ne sahne olduğu bu günlerde farklı coğrafyalarda karşı karşıya gelmeye devam ediyor bu 'büyük güçler'. Vekalet denilen bu yeni çatışma türünde zamanın 'dondurulmuş çatışma' hatlarında kıvılcımların tabiri caizse birbiri peşi sıra ateşlendiği, 'tavşana kaç, tazıya tut' denilen bir tür karşı tarafı yıpratma, bezdirme amaçlı hamleleri görüyoruz. İşte Ukrayna saldırısının ilk günlerinden itibaren dikkat çektiğimiz Güney Kafkasya ve Balkanlar coğrafyalarındaki hareketlenmeler, bu görüşü doğrular nitelikte.
Büyük güç mücadelesi coğrafyaları içerisinde en 'netameli' olanı ise Balkanlar. Tarihte dünya savaşının ilkinin kıvılcımının ateşlendiği coğrafya olarak hafızalara kazındığı Balkanlar, barındırdığı çok sayıdaki etnik, dini, mezhepsel kırılma hatlarıyla ufacık kıvılcımda asırlardır hüküm süren imparatorlukları yıkma, imparatorluklar çağını bitirme kapasitesine sahip bir kırılganlığa sahip. İşte bu sebeple Ukrayna saldırısının ilk günlerinde "Balkanlar'a dikkat" demiştik.
Haklılığı ortaya koyarcasına hamleler, daha doğrusu provokasyonlar Sırp tarafından gelmişti, gelmeye devam ediyor. Sırbistan ile Kosova arasında yeniden yakılmaya çalışılan ateş öyle sadece Balkanlar'da kalacak bir kıvılcım olmayacaktır. İşte bunu önleyici hamle ise Türkiye'nin daha birkaç ay öncesinde tekrar hareketlenen bölgeye haziran ayında Kosova-Sırbistan arasındaki gerilimi azaltmak amacıyla NATO'nun talebi ile 24 yılın ardından Kosova'ya intikal etmişti. O dönemde çıkan haberlerde Kosova'daki NATO Barış Gücü'ne (KFOR) takviye olarak bir tabur komando gönderen Türkiye'nin NATO önderliğindeki çok uluslu barış gücü KFOR'un komutasını İtalya'dan devralabileceği söyleniyordu. Ne ilginçtir ki tam da ekim ayında Türkiye'nin KFOR komutasını devralmasının hemen öncesinde Sırbistan'ın Kosova sınırına çok büyük hatta benzeri görülmemiş bir askeri yığınak yaptığı haberleri çıktı. Bu hem Türkiye'nin bugüne kadar katıldığı ve komutasını üstlendiği tüm NATO Barış Gücü Kuvvetleri'ndeki sıra dışı başarısı ile 'içlere su serperken' taraflara itidal çağrılarının artması hiç olmadığı kadar çok gerekiyor.
Kenar-kuşak coğrafyalarının biri olan Balkanlar öyle azımsanacak bir bölge değil. Kalpgaha giden yolun kapısı, kalpgahı çepeçevre saran coğrafyanın batı kanadı olan Balkanlar, tarih boyunca büyük güç mücadelelerinin bilek güreşine sahne olarak halen vekalet savaşlarına uygun görülüyor olmalı ki 'kaşınan' itilaflar bitmek bilmiyor; hem de bunun sonucunun ne kadar vahim olduğunu herkesin bilmesine rağmen. O kadar da geçmişe gitmeye gerek yok. Akıllara bölgede son 10 yılın en şiddetli çatışmalarını getiren bu hareketlenme 'çanlar kimin için çalıyor' dedirtirken bu bölgede olası bir vekalet niteliği taşıyan 'çatışma'nın sadece bölgesel kalmayacağının ve yeni bir 'Balkan Savaşı' başlıklarının atılmaya başlamasının da o kadar azımsanacak bir uyarı olmadığının hatırda tutularak ona göre adımların ya da 'vekillerin' desteklenmesinin önemini vurgularcasına altını bir kere daha çizmek gerekiyor. Zira çanlar sadece Balkanlar için çalmıyor. Dünya savaşının tetikleyicisinin burada yaşanan bir suikast olduğu unutulmamalı.