Yazarınız bugün ‘Cumhurbaşkanımız kim olsun’ gibi oldukça ağır ve önemli bir konuya yatay geçiş yaparak bu mühim konuya el atmış bulunmaktadır.
Zira gün Pazar olmasına rağmen konumuz mühimdir.
Mühim konuya ilişkin olarak şahsi görüşlerimi yazmaya başlamadan önce önemli bir hususu hatırlatmak istiyorum.
Zira, konu ciddi olduğunda, ağırbaşlı ve ağırkanlı aydınlarımız konuya ne kadar hakim olduklarını belirtmek için önce bir geçmiş özeti vermektedirler.
Ben de öyle yapacağım. (Sabriye, söyle arkadaşlara profilden bugünlük sırıtan fotoğrafımı çıkartıp yerine en ciddi, en asık suratlı olanı koysunlar lütfen.)
Biliyorsunuz, 10 Ağustos’ta 12. Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz.
Işıklar içinde yatsın. Rahmetli Atatürk’ün ‘Bu böyle gitmiyor arkadaşlar, Türkiye’nin bir cumhuriyet olmasına ve başına da bir cumhurbaşkanı olmasına, o Cumhurbaşkanı’nın da ben olması gerektiğine karar verdim’ demesinin üzerinden doksan yıl virgül beş ay geçmiş.
Ve yine bildiğiniz gibi Türkiye’de Atatürk’ten sonraki tüm Cumhurbaşkanlığı seçimleri gerilimli ve gergin geçmiştir.
Yine hatırlamakta fayda var, Atatürk de İnönü de dörder kez Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuşlardır.
Her iki lider de ‘askerin siyasete karışmasına’ şiddetle karşı idiler.
“İyi ama ikisi de askerdi” diyerek ortalığı karıştırmayın.
Yeniden konumuza dönecek olursak:
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken tartışmaların odağında AK Parti ve AK Partinin iki isimden kimi aday göstereceği var.
Biliyorsunuz AK Parti’nin adayı kim olacak, Abdullah Gül ile R. Tayyip Erdoğan’dan hangisini aday göstereceği tartışması yeni bir tartışma değil; 2007’den kalma.
Yani 2007 yılından bu yana Erdoğan’ın ya da Gül’ün yeniden aday olabileceği kesinken CHP ve MHP’nin durumu hala belirsizliğini koruyor.
Bu belirsizlikte aslında muhalefetin içler acısı durumunu ortaya koyuyor.
Öyle ya...
Karşında, yıllardır yatıp kalkıp ‘diktatör’ dedikleri, Freedom House’lara hakkında raporlar yazdırdıkları, The Economist’lerden New York Times’lara kadar hakkında ‘Erdoğan bitti gitti’ yorumları-haberleri yapdırdıkları birisi olmasına rağmen bir ‘aday’ bulamamaları size de içler acısı gelmiyor mu?
İşte bendeniz de bir aydın olarak muhalefetin içinde bulunduğu bu ‘içler acısı’ duruma daha fazla duyarsız kalamadım ve bir entelektüel olarak Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına binaen ‘yarın önemli bir gün olacağı’ varsayımı ile duruma el atma ihtiyacı hissettim.
Ne yalan söyleyeyim Devlet Bahçeli’nin bulduğu ‘çatı aday’ yöntemi ve yanına çiziktirdiği 3 M formülü beni epeyce gülümsetmişti ancak CHP liderinin ‘MHP’nin Kürtlerin ve sosyalistlerin ortak desteğini alacak adaylarla ilgili çalışıyoruz. Pazartesi günü görüşmelere başlıyoruz’ açıklaması beni umutlandırdı.
Kılıçdaroğlu, bulduğu formülü biraz daha geliştirirse Çankaya’nın garanti olacağını söyleyebilirim.
Zira ‘çatı’ işi zor olduğu kadar meşakkatlidir.
Çatı bu; akar, sızıntı yapar, sert havalarda uçar gider, yazlık kışlık bakımı ister, dahası bakımını yapacak kontrolden geçirecek ustalar da önem arz eder.
Ama Kılıçdaroğlu’nun Çankaya formülü tutacak cinsinden...
Yalnız bu formül üzerinde biraz ARGE yapmaya biraz da geliştirmeye ihtiyaç var.
Şöyle ki...
Bu mülakat işi önemli ama benim önerim aday bulma işini de ahali olarak hep birlikte yapalım.
Böyle olursa Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hem daha katılımcı hale getiririz, hem gerçekten de birlikte karar vermiş oluruz hem de seçimleri daha eğlenceli hale getiririz.
Zira cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok gereksiz yere gergin hale getirdiğimizi düşünüyorum.
Çankaya Adayı’nı arıyor başlıklı bir yarışma programı yapalım.
Acun Ilıcalı prodüktörlüğünü yapabilir; bundan da para almasın bu reyting değil memleket meselesi sonuçta.
Bir jürimiz olmalı.
Şahenk de olsun jüride Aydın Doğan da Boyner de...
Freedom House da jüride olsun The Economis de... Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’yi söylememe gerek var mı ki? (Jüri listesi üzerinde çalışmalarım devam ediyor.)
Önce her ilden adayların müracaatı alınsın. Sonrasında elemeler yapılsın.
2 Temmuz akşamı büyük finali yapalım. Ve finali bir ti-vi kanalından yayınlayalım. Hangi kanaldan izlemek istediğimizi cep mesajlarıyla belirleyelim.
Final adaylarının canlı performansını izlerken arka barkovizyonda Atatürk’ten bu yana tüm Cumhurbaşkanlarımızın fotoğrafları yer alsın.
Biz seçelim Cumhurbaşkanını...
3 Temmuz’da da hep birlikte adayımızın elinden tutup müracaata götürelim.
Madem ki ilk kez halk tarafından bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz bunu tam yapalım.
O yüzden Kılıçdaroğlu’nun Çankaya formülünü çok beğendim...
Hatta beni de jüriye alırsanız çok sevinirim. İlk kez bir jüride yer almış olacağım böylece...
Lütfen Kılıçdaroğlu...
Var ya... Bu formül müthiş güzel... Eğer Çankaya’ya adayı böyle belirlersek, hakikaten birileri ‘nereden bulmuşlar bu adayı’ diyecektir... Eminim.
Ama o birileri kim olur emin değilim.