Önüm arkam sağım solum önemli adamlarla çevrili: Bakanlar, milletvekilleri, yüksek yargı üyeleri, üst düzey bürokratlar, rektörler, dekanlar... Ne yana dönsem kendimi toparlama ihtiyacı duyuyorum... Ancak böyle bir ortamda bulunmamın sebebi onların varlığı değil; üç değerli sanat ve fikir adamına devletin verdiği en üst düzey armağana tanıklık etmek için buradayım...
Burada, yani Çankaya Köşkü’nde... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül musikimize kazandırdığı değerli eserler yanında, Türk tasavvuf musikisini hakettiği yere kavuşturmadaki çabaları için bu yılın Cumhurbaşkanlığı kültür ve sanat büyük ödüllerinden birini Ahmet Hatiboğlu’na verdi.
Tarihçi Prof. Şükrü Hanioğlu sadece sisli perdelerin altında kalmış gerçekleri ortaya çıkarmadı eserleriyle, günümüze farklı bir perspektiften bakmayı sağlayan makaleler de yazdı, yazıyor... Bir ödül de o aldı Cumhurbaşkanı Gül’ün elinden...
Türk edebiyatının Halid Ziya ile başlayan modern roman geleneğini, kendisinden önce aynı yoldan geçmiş öncüllerini de günümüze taşıyarak sürdüren Selim İleri bence gereksiz bir tevazuyla, “Bu ödülü hak etmediğim halde bana verdiniz” diye kabul etti ödülünü... Gereksizdi, çünkü fazlasıyla hak ediyor ödüllendirilmeyi...
Cumhurbaşkanı Gaziantep’e kazandırılan Zeugma Müzesi’ni de ödüle layık görmüş; Kültür ve turizm bakanı Ertuğrul Günay plaketi aldı, ama yanında Gaziantep belediye başkanı Asım Güzelbey ve kazıları yapan bilim heyetinin başkanı arkeolog Prof. Kutalmış Görkay olduğu halde...
Geçen yıl kendisi gelmese de Sezai Karakoç için Çankaya’ya çıkmıştık, bu kez hemen hepsinden ayrı ayrı yararlandığım, sevdiğim ödüllendirilen dostlar için...
Gerçi Prof. Mustafa İsen başkanlığında bir seçiciler kurulu adayları belirliyor ve tavsiyesini iletiyor, ama ödüllerin her yıl kime verileceği konusunda son sözün sahibi Cumhurbaşkanı’nın kendisi...
Zeugma yokolması mukadder görünen eski çağlara ait muhteşem mozaikleri günümüz insanının beğenisine sunan bir müze. Belediyenin kıt kaynaklarını ayırması, Hazine’nin yerelde sıkışılan noktalarda devreye girip bütçenin kısıtlı kaynaklarını bu amaçla yağdırması takdire değer.
Kanun ustası Göksel Baktagir’in İstanbul Sazendeleri grubu hepimizi huşu curuşa sevk eden bir repertuvar hazırlamıştı; içlerinden biri ödüllenen Ahmet Hatiboğlu’na ait ‘Hak bir gönül verdi bana’ ilahisi olmak üzere musikimizin en seçkin saz eserlerini onlardan dinledik.
Keşke etrafta gördüklerimi anlatmak yerine ödüle layık bulunmuş değerli yazar ve sanatçıların yaptıkları konuşmaları buraya yansıtsaydım. Ahmet Hatiboğlu musikimizin yok sayıldığı yılları hatırlattı. Sadettin Arel’in deyimiyle “Türk musikisini Türklere yasaklayan Türkleri” de anarak... Prof. Hanioğlu resmi tarih ve tabuların nesiller üzerine yığdığı sorunlardan kurtulmaya yeni yeni başladığımıza işaret etti. Selim İleri’nin dikkati edebiyat ve sanatın artık devletçe de takdir ediliyor olması üzerinde yoğunlaştı.
Cumhurbaşkanı Gül hemen her gün bir veya birkaç toplantıya katılıyor, ödül törenlerinde bulunuyor... Ancak her yıl kendi elinden takdim ettiği kültür ve sanat ödüllerinden ve bu amaçla düzenlenen törenden aldığı zevk hepsinin üstünde... Bunu ben söylemiyorum, herkese hitaben yaptığı konuşmada bizzat kendisi söyledi.
“Türkiye son zamanlarda hemen her alanda atılımlar gerçekleştiriyor, ama” dedi Cumhurbaşkanı Gül ve ekledi: “Bu atılımların sanat, edebiyat ve bilim alanında da yaşanması lazım; bunun için de ben elden gelen gayreti gösteriyorum.”
Sadece düz konuşmalar dinlemedik, tören sonrası ikram faslında katılanlar ödül sahipleriyle ve birbirleriyle konuşma fırsatı da buldular. Cumhurbaşkanı da sohbetlere katıldı.
Önemli adamlarla dolu bir ödül töreninin sıkıcı olabileceğini düşünecekleri uyarayım: Katılan herkes gördüğü, duyduğu ve hissettiğinden çok etkilendi; geçen yılki törenden bu yana görüşülmeyen dostlarla gelecek yıl için şimdiden randevulaşıldı...