Yerel seçim sonuçları çoktandır zihinlerdeki bir numaralı sorunun cevabını netleştirdi. Bu soru Cumhurbaşkanı’nın kim olacağıydı?
Kim? Çankaya’da 5 yıllık yeni dönemde kim olabilir, oraya kim çıkabilir? Eğer eskisi gibi seçimi Meclis yapıyor olsaydı bu soru merak uyandırmayacaktı? İsterse Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasının önünde hiçbir engel bulunmayacaktı.
Bugün halk oyuyla yapılacak seçimde de benzer bir sonuç ortaya çıkmıştır. 30 Mart tablosu, eğer isterse Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olabileceğini göstermiştir. Bu sadece Erdoğan ve partisinin sağladığı büyük üstünlük nedeniyle değil aynı zamanda muhalefetin tek veya müşterek aday çıkarma konusunda umutsuz seyrüseferinin de kaçınılmaz bir sonucu olarak görülmektedir. Esasen, muhalefet Cumhurbaşkanlığı makamını AK Parti’nin elinden alabilecek olsa hiç şüpheniz olmasın şimdiye kadar iktidarı da alır veya alabilecek bir istidat sergilemiş olurdu. Ya da İstanbul ve Ankara belediyelerinin el değiştirmesi gibi bir başka işaret belirirdi. Hiçbirisi olmadı; olmadığı için de 31 Mart sabahı kesine yakın bir siyasi tahmin olarak şu manzara belirdi: Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nı sağ cebine, gelecek genel seçimleri de sol cebine koydu!
Şimdi soru şudur: Erdoğan Çankaya’ya çıkmak isteyecek mi?
Art arda kazanılmış 8 seçimden sonra...
Baştan söyleyelim Cumhurbaşkanlığı Erdoğan’ın en tabii ve herkesten fazla hakkıdır. Art arda kazanılmış 8 seçim ve benzersiz bir siyasi kariyerin Çankaya ile taçlanmasından daha normal bir tercih de düşünülemez.
Başbakan’ın Çankaya seçeneğini güçlü bir şekilde elinde tuttuğu ve eğer çıkarsa halk oyuyla seçilmenin de verdiği avantajla orada icracı bir profil çizmeyi düşündüğü de artık bir sır değildir. Bunu hem defalarca ima etti hem de seçimlerin ardından açıkça dile getirdi. Bir anlamda hem kamuoyunu hem de sistemi yeni modele hazırladı.
Çankaya’ya ne Özal gibi oyları düşmüş bir partinin başkanı olarak ne Demirel gibi oyları yetersiz bir lider olarak çıkacak. Kariyerinin zirvesinde ve ilaveten en az yüzde 51 oyla Cumhurbaşkanı olacak. Bu desteğe sahip bir liderin, ülkenin temel sorunları karşısında sessiz kalması siyasetin tabiatı gereği ihtimal dışıdır.
İcracı Cumhurbaşkanı profili
Peki, anayasal sistemimiz icra görevini Başbakan’a vermişken icracı eğilimleri yüksek bir Cumhurbaşkanı ile arada sorun çıkmayacak mı? Herkesin aklındaki soru budur.
Sanılanın aksine sorun çıkmaz... Eğer, yeni Başbakan koltuğu doldurabilecek sahici bir profil olursa çıkmaz. AK Parti gibi bugüne kadar bütün siyasi adımlarını gerçekçi metotlarla atan, böyle yaptığı için de gücünü giderek artıran bir partinin de başka türlü davranması beklenemez. Sahip olduğu politik güç ne kadar yüksek olursa olsun en başta Erdoğan’ın farklı davranması beklenemez. Yerine oturacak Başbakan’ı seçecek olan da neticede kendisidir. Hiçbir şekilde, partisinin yüksek potansiyelini de riske edecek bir tercihte bulunmayacaktır. Hem devamlılığı ve hem de yüksek oy dengesini koruyacak bir denklemin dışında bir yol izlemeyecektir.
AK Parti öyküsünün ana temasının siyasi rasyonalite olduğunu bilen bir liderden başka hamle de beklenemez.