Evet, 'çok modern, asrî, muasır, çağdaş..', her ne deseniz deyiniz; kendi dışındaki dünyaya, çağdaş firavunluğun ve gücetaparlığın zirvesinden bakan bir dünya kesimi..
Evet, Netanyahu isimli soykırımcı Siyonist barbar'ın, Amerikan Kongresi'nde kendisini uzuun- uzuuun alkışlayan 'en seçilmiş-' Amerikalılardan söz ediyorum..
O Amerika olmasa, İsrail diye bir güç odağı kalmayacak.. Bunu kendileri de biliyor ve söylüyorlar..
Nitekim uzuuun konuşmasında -özetle- diyordu ki,..:
'(...)Başkan Biden'a teşekkür etmek istiyorum. (...) Orta Doğu'ya 2 uçak gemisi gönderdi. En karanlık zamanımızda İsrail'e hiçbir zaman unutulmayacak bir ziyaret gerçekleştirdi.
(...)Bizi protesto edenler teröristleri destekliyor ve kendilerinden utanmaları gerekiyor. (...)İsrail karşıtı protestoları İran fonluyor. İran ABD'yi en büyük düşmanı olarak görüyor. (...)Biz sadece kendimizi değil sizi de koruyoruz. Bizim düşmanlarımız sizin düşmanlarınız, bizim galibiyetimiz sizin galibiyetiniz olacak.
Bir diğer terör grubu da Hizbullah. Binlerce drone'u topraklarımıza gönderdiler. (...)Geçtiğimiz cuma Husiler Tel Aviv'e ölümcül bir drone ile saldırdılar.
Ama, İsrail'in arkasında ABD'nin olduğunu biliyoruz ve bu nedenle size teşekkür ediyorum. Orta Doğu'da ortak çıkarlarımızı korumaya devam ediyoruz.
(...) Antisemitizm (Yahudi karşıtlığı) dünyanın en eski suçlarından biri. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) 'İsrail Gazzelileri' aç bıraktı' dedi. Bu tamamen yalan. UCM Başkanı, İsrail'in sivilleri hedef aldığı yalanını söyledi.
(...) ABD'ye şu çağrıda bulunuyorum. Araçları aletleri bize hızlıca verin biz de hızlıca bitirelim. Eğer HAMAS teslim olur ve tüm rehineleri bırakırsa. Gazze'deki savaş yarın bitebilir.'
Evet, bu sözleri söyleyen ve sadece Amerikan Kongresi'nin değil, bütün dünyanın gözü önünde yalan söyleyen kişi, alkışlanıyor ve Müslüman ismi taşıyan, ruhunu Siyonist rejime satarak, onlara askerlik yapan, Eşref isimli bir kişiden de bahsediyor: ' (...) Bir diğer kahramanımız Eşref. Eşref bedevî bir asker. Müslüman.
Birçok teröristi öldürdü. Eşref gibi Müslüman askerler, Hristiyan ve Yahudi asker arkadaşlarıyla çok büyük cesaretle savaştılar. (...) Dostlarım bunlar İsrail'in askerleri.. (...Sonra da, İncil'e tutunmaya çalışıyor:) İncil'de de yazdığı gibi 'Aslanlar gibi kalkacaklar, aslanlar gibi dirilecekler'. Ve dirildiler. (...)' diyor..
Bu barbar baş Siyonist, -bozuk saatin günde iki kez doğru göstermesi misali,- şöyle de diyordu: 'Orta Doğu'da olan bir 'medeniyetler çatışması' değil. 'Barbarlıkla medeniyetin çatışması.'
Bu çatışma, hayatı yüceltenlerle, ölümü kutsayanların arasında bir çatışma...' diyor.. Bu sözleri biz de söyleyebiliriz, ama, haklı olarak; ve hakikati onun gibi çarpıtarak değil.. (Şu zamane firavununa bakar mısınız; Gazze'de son 9 ay içinde 60 bini geçen ve yarıdan fazlası çocuk ve savunmasız anne-babalarını öldürmekle, hayatı yüceltiyorlarmış..)
Ve şöyle devam ediyordu:
'Medeniyetin kazanması için İsrail ve ABD yan yana durmak zorunda.'
*
Evet, evvelki gün, Amerikan Kongresi'nde ayakta ve defalarca alkışlanarak konuşan ve insan sûretinde bu canavar ruhlu yaratığı ve çılgınca alkışçılarını izlerken; 'Biz bu insan şeklindeki canavarlarla mı aynı ittifaklar içindeyiz?' demekten kendimi alamadım..
Çürümüşlüğün bu kadarına da, 'Pess..' doğrusu.. İnsan söyleyecek söz bulamıyor.. Ve, ben bu sûreten/ şeklen insan; sîreten, rûhî dünyası ise canavarlığın zirvesinde olanlarla, aynı kategoride, onlar gibi 'insan' sayılmaktan elem duyuyorum..
*
Amerikan Kongresi ve medyasından yükseltilen o alkışlar destekler; gerçekte, hangi inanç grubundan olursa olsun, vicdan sahibi yüzbinleri halinde dünya çapında ayağa kaldıran, ve savaş değil, modern barbarlığın mazlumları, maktulleri ve şehitleri karşısındaki suçluluklarını gizlemeye yönelikti..
Yerle bir edilen Gazze'de 9 aydır devam eden ve 60 binden fazla insanı bombardımanlar, zehirli gazlar ve yıkıntılar altında katleden bu çağdaş barbarlık karşısında, vicdanen bir itiraz sözü yükseltmekten kaçınan ve bu itirazları bile hafife alanlara da bir çift söz..
'Sessiz kölelerdir, ortaya çıkaran; bin-bir 'ilâh'ı..'
*
Ve kısaca bir diğer konu..
Ve, BANGLADEŞ FACİASI
İstanbul-Süleymaniye'deki 'El Yazması Eserler Kütübhânesi Md.lüğü'nden emekli olduktan sonra, kendisini 'Uluslararası öğrencilerin hizmeti'ne adayan Emir Edib Hoca'nın başkanlığını yürüttüğü Üsküdar- Uncular'daki 'Fütüvvet Vakfı'nda, 'Bangladeş'te geçen hafta yüzlerce ölüm sonunda, şimdilik bastırıldığı sanılan kanlı gösteriler vesilesiyle; Bangladeş'in içinde bulunduğu durum üzerinde, 25 Temmuz akşamı, Bangladeşli 20 kadar öğrenci ve akademisyen kardeşlerin katıldığı ve 2 saati aşkın bir toplantıdan çıkan sonuç şu oldu: Bizdeki Kemalist-laiklerin kendi ideolojilerini topluma zorla dayatmaya kalkışmalarını hatırlatacak şekilde, 1923-1950 arası 'tek parti diktatörlüğü'nü ve sonra yapılan onca askerî darbelerdeki uygulamaları ve halka zorla, dipçik baskısıyla kabul ettirilen anayasaya da dercedilen bir takım 'dayatma ilke'lerin gereği diye gösterilen baskı yöntemlerine karşı, bu zamana kadar görülen protestoların en genişi patlak vermiş.. Ve, ilk olarak, askerî birlikler, protestocular üzerine ateş açmış ve helikopterlerle de halk yukarıdan taranmış.. Esasen, o sahnelerin bir kısmını ve dünya televizyonlarına da yansımıştı..
53 yıl önce, 1971'de kanlı bir iç savaş sonunda, daha önce hiç olmamış olan bir Pakistan devletinin 1947'de kuruluşuyla sıfırdan başladığı ve ilk kuruluş yıllarının sıkıntıları arasında yaşanan bir çok olumsuzlukların da sürüklemesiyle, 24 sene sonra Pakistan'dan ayrılıp Bengal Körfezi'nde Bangladeş devletini kuran ve kendisine 'Bengal halkının atası' mânasına gelen 'Bangabandu' unvanını verdiren Şeyh Muciburrahman'ın bugün 76 yaşında olan kızı Şeyh Hasina'nın '20 yıllık iktidarı', elinin en kanlı olduğu bir dönemi yaşıyor.
Müslüman Bengal halkı için 'hayır'lar dileğiyle..
*