Osmanlı bir yana, Türklüğe Anadolu’da bile vatan bırakılmamıştı. Çanakkale, hesap bozan bir kahramanlıktır.
Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren Paris Konferansı ve Versay Anlaşması’nın 100. yıldönümünde, Osmanlı’yı paylaşım hesaplarına bakıyoruz. 1919’un galipleri dünyayı paylaşırken, Osmanlı’yı yok ediyor, Türklere Anadolu’da bile bir vatan bırakmıyordu. Türkiye diye bir yer planlarda yoktu.
1920 Sevr ile doruğa çıkacak 1919 paylaşımının öncesi vardı. Mesela 1910-11’de daha ortada Balkan Savaşı bile yokken, Almanya ile Rusya Postdam Anlaşması’yla Anadolu-Kafkasya-İran-Bağdat arasında hakimiyet paylaşımı yapmışlardı. Paylaşım, bölgesel demiryolu projeleri üzerinden gitmişti, İstanbul-Bağdat demiryolu ve Bakü-Tahran demiryolu.
1910 Potsdam, Osmanlı’nın paylaşılmasına dair ilk anlaşma gibi duruyor. Gerçi ‘maksat toprak koparmak değildi, ekonomik çıkar alanı yaratılıyordu’ yorumları da vardır. Ancak o zaman da işler ekonomi ile başlıyordu.
Osmanlı topraklarının bölge bölge paylaşımı, 1913’te Balkan Savaşı yenilgisiyle gündeme geldi. 1910 Potsdam ‘ekonomik bir uzlaşma’ sayılır. 1913 ise Balkanların kaybından sonra Anadolu, yanında Halep, Musul, Bağdat, Basra, Beyrut, Şam, Kudüs, Hicaz vilayetleri ve havalisinin paylaşım planlarının ortaya çıktığı yıldır.
Bu konuda Çar’ın dışişleri Bakanı Sazanov’un 6 Aralık 1913 tarihli bilgi notu kayıtlardadır: “Büyük devletlerin hepsi, Anadolu’ya yönelik paylaşım iddialarını konuşmaya başladılar”... Balkan Savaşı yenilgisiyle Osmanlı’nın artık dayanamayacağını hesaplayan herkes, pasta bölüşmeye başlamıştı.
Sazanov Rusyası da kendi çapında paylaşıma katılmıştı: Moskova, İstanbul’u ve Boğazları istiyordu. Ta ki 1915-1916 Çanakkale Zaferi Boğazları Rusya’nın müttefiklerine tıkayana dek... Çanakkale Zaferiyle Boğazlar geçilemeyince, Çar 1916 kışında Moskova’da desteksiz ve ikmalsiz kaldı. Bir yıl sonra gelecek Bolşevik ihtilali, başarısını Çanakkale’ye borçludur. Çarlığı deviren Bolşevikler, Anadolu’ya dair paylaşım yarışından çekilerek ve büyük devletlerin gizli anlaşmalarını açığa çıkartarak, Anadolu’ya olan borçlarını kısmen ödemişlerdir.
Rus çarı ile Alman imparatoru.
İki kuzen buluşup sohbet etti
1910 Kasımında Rus Çarı Nikola, Alman İmparatoru-Kayser Wilhelm’i ziyaret etti. Bu, aslında bir akraba ziyaretiydi. İkisi teyze çocuğu idiler... Kısa ziyarette Osmanlı ve Fars arazisinin demiryolları hatları itibarıyla paylaşılması gereği konuşuldu. İki ülke o coğrafyada yayılma niyetindeydi, ancak birbirlerini ürkütmeden uzlaşma yollarını denediler. Üstelik oralarda olan İngilizleri de dışlamak gerekiyordu.
Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu önce himaye altına alması, sonra da İmparatorluğu savaşa sokması, 1914’te kendiliğinden gelmemişti. Almanya, Bağdat Demiryolu vesilesiyle Anadolu’da ilerlerken, Tahran ve Bağdat yönünde de stratejik dengeler peşindeydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun Alman Donanmasının Karadeniz seferi üzerinden 1914’te savaşa sokulmasının yolları, 1910’da açılıyordu.
Bağdat Demiryolu, Birinci Dünya Savaşı’nın başlama nedenlerinden sayılır. Almanya, demiryolu ile İngilizlerin de hak iddia ettiği alana giriyordu. Yani Anadolu, Musul, Bağdat ve Basra’ya... Demiryolu 1898’den beri Osmanlı planlarında vardı. 1903’te Konya-Bağdat hattı olarak düşünülmüştü. Ciddi inşaat ancak 1913-14’te başladı. Ancak bundan önce 1910’da Almanya-Rusya-İngiltere arasında Anadolu ve İran demiryolu projeleri için kavga başlamıştı.
1911’de İran ve Azerbaycan, Rusya’nın hakimiyet alanındaydı. Ancak Rusya, Almanya’nın Anadolu’da ilerlemesinden rahatsız olmuştu. İngiltere de Bağdat-Basra arasında Almanya da Osmanlı etkisi istemiyordu. Orada hem Musul petrolü vardı, hem de İran petrolü... Mısır, Hindistan yolu gevezelikleri de işin cabasıydı.
Rusya ise Tahran’a dek olan arazinin Kuzeyinde Avrupalı istemiyordu. Kafkasya’da da petrol vardı. Almanya’nın Bağdat Demiryolu’nu Anadolu’dan Tahran’a uzatması ve Kafkasya’ya uzanması ihtimalini Rusya görmüştü... Rusya zaten Bakü-Tahran demiryolunu inşa etmekteydi... İki demiryolunun birbirine doğru uzanması, çatışma yaratacaktı. O sırada Tahran’a uzanacak bir başka demiryolu hattı, Rusya etki sahasını kırardı. Almanya açısından da Bakü-Tahran hattı ve bu hattın Anadolu’ya - Bağdat’a uzanması, tehditti.
Teyze çocukları Rus Çarı ile Alman İmparatoru’nun 36 saatlik ziyaretinde acaba ‘Osmanlı’ kaç saat konuşulmuştu? Çok uzun konuşulmadığını düşünebiliriz. Genel ilkeleri konuşup, ayrıntıları bakanlara bıraktılar. İstasyon istasyon, vadi vadi paylaşım söz konusuydu. Bu yüzden Çarın Dışişleri Bakanı Sazanoff, Alman Dışişleri Bakanı ve Başbakanı ile Potsdam’da bütün kış sürecek görüşmeler yaptı.
Aralık’ta Alman Başbakanı Bethmann-Hollweg, Rusya’nın İran’daki çıkarlarını Almanya’nın tanıyacağını meclise bildirdi. Rusya da Türkiye üzerindeki Almanya çıkarlarını tanımıştı... Uzlaşma, Ağustos 1911’de Sen Petersburg’da anlaşmaya döküldü. Anlaşma, görüşmelerin başladığı kente atfen ‘Potsdam Anlaşması’ diye anılır.
Taraflar Rusya’nın İran’da ağırlıklı çıkarları olduğunu, Almanya’nın ise sadece ticari çıkarlar izleyeceğini kabul ettiler. Bağdat Demiryolu’nu yukarı İran - Azerbaycan’a bağlayacak hattı Rusya yapacaktı. Rusya, Bağdat Demiryolu’na yabancı sermaye akışını baltalamayacaktı.
Bu sayede İngiltere’nin Bağdat Demiryolu’nu önleme çabaları sonuçsuz bırakılmıştı. Ancak Bağdat Demiryolu da Anadolu’da yayılmayacaktı. Almanya Musul, Nusaybin, Harran’ın kuzeyine yeni demiryolu hattı açmayacaktı. Osmanlı’nın Trabzon-Erzurum hattı yapma planları Alman baskısıyla rafa kaldırıldı. Bu hattın Erzurum’dan Tebriz’e gitmesi umuluyordu, engellendi. Rusya Almanya ile demiryolu rekabetine girmiyordu ancak Almanya sözlerini tutmazsa, Rusya Tahran’ı Bağdat hattına bağlamayacaktı. Anadolu arazisi üzerinde pazarlık yine Osmanlı gıyabında yapılmıştı. Daha o zaman Dünya Savaşı ufukta yoktu.
Akrabalık başka, savaş başka
Birinci Dünya Savaşı’nın savaşan üç gücü, İngiltere, Almanya ve Rusya, birbirine kuzen olan üç hanedan liderince yönetiliyordu. Üçü akrabaydılar, ancak Almanya bir tarafta, İngiltere ile Rusya diğer taraftaydı. Rusya ve Çar 1917 Bolşevik devrimiyle Savaş ve tarih dışına çıkacaktı. Çar daha sonra ailesiyle birlikte katledilecektir.
O ana dek, İngiltere’de Kral 5. George, Almanya’da 2. Wilhelm 2 ve Rusya’da Çar 2. Nikola tahttaydı.
Alman Wilhem’in annesi, İngiliz George’un babasının kız kardeşiydi. George’un annesi ile Rus Çarı Nikola’nın annesi, kardeşti. Bu kız kardeşler, Danimarka kraliyet ailesindendiler.
Hepsinin dedesi, Prusya Kralı Büyük Frederik idi. Prusya-Almanya, bütün Avrupa’ya hanedan ailesi vermiştir. İngiltere dahil. 2. Dünya Savaşı ve Hitler sahneye çıkınca saltanatın İngiltere kolu Alman soyadından vazgeçmiştir.
Gazi Mustafa Kemal ve Liman Von Sanders.
Hep Musul-Basra arasını istediler
Rusya ile Almanya’nın Osmanlı toprağı üzerindeki 1910-11 Potsdam paylaşımının İngiltere boyutu vardı. Potsdam’ın hedefi, İngiltere’yi Kafkasya-Basra arasında zorlamaktı.
İngiltere ise Bağdat-Basra için Babı Ali’yi zorlamaya başlamıştı. Mali baskılarla çaresizlik sonucu Mart 1913’te İstanbul ile İngiltere, Basra ve Güneyi konusunda anlaşma yaptılar. Babı Ali, Basra ve Kuveyt’te İngiltere’ye hareket alanı verecekti. Dicle ve Fırat nehirlerinin sefere uygun bölümlerinde de İngiltere dolaşım hakkına sahip olacaktı. Bu anlaşmayla İngiltere Bağdat Demiryoluna itiraz etmeyecek, hatta demiryolu yönetim kuruluna iki üye verecekti. Bu üyeler olan-biteni kontrolle görevliydi.
Böylece İngiltere Basra- Bağdat arasında, Almanya da demiryolu vesilesiyle Anadolu’dan Bağdat’a uzanan bölgede hakimiyet kuruyordu. Diğerleri ise kenarda kalmanın telaşındaydılar... İtalya ve Avusturya, Doğunun Almanya ile İngiltere arasında bölüşülmesinden rahatsız olmuştu.
Tekrar hatırlatmak gerekiyor ki, bu işler olurken daha Dünya Savaşı Başlamamıştı. Balkan Savaşı yıkımı tetiklemeye yetmişti. Almanya, İtalya, Avusturya, İngiltere ve Fransa, kendi aralarında Anadolu-Basra-Hayfa-İskenderun arasının paylaşımını konuşuyordu. Eksik kalmasın: 1913-1914’te “Osmanlı nasıl paylaşılmalı”, tartışmalarında Rusya da vardı. Ve bu ülkeler aylar sonra iki gruba ayrılarak, savaşacaklardı.
Ancak ondan önce, Almanya’nın Anadolu’ya dair başka hesapları vardı. Liman von Sanders denen Alman generalini İstanbul’a yollamak istiyorlardı. Bu turistik bir sefer değildi.