Terör...
Bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket.
Kolay değil tam kırk yıl, neredeyse yarım asır.
Maddi manevi inanılmaz kayıplar.
Elbette manevi kaybın ölçüsü olmaz ama maddi kayba bir ölçü biçmek mümkün.
Nedir o ölçü?
1.500 trilyon dolar.
İnanılmaz bir rakam.
Bu rakamın anlamını tam olarak kavramak için bir örnek vereyim. Türkiye'nin son 12 yılda ülkeye yaptığı yatırım 630 milyar dolar.
Bu para ülkeye harcansaydı halimiz nice olurdu, varın siz düşünün.
Peki bu bela ne zaman biter, bu kayıplar nasıl durur, kim bu işi bitirir...
Bunlar terörün kol gezdiği günlerde cevaplanması çok zor sorulardı ama artık değil.
Çünkü artık terörsüz bir Türkiye hedefi var ve bu hedef için adım adım ilerliyoruz.
Peki Bu Nasıl Oldu...
Bu soruyu cevaplamak için hikâyeyi başa alalım.
PKK terör örgütünün kuruluş maksadı; Türkiye'ye maddi manevi hasar açmak, ülkeyi bölmeyi başaramasa da enerjisini, gücünü, parasını boşa harcatmaktı.
Bunda da kısmen başarılı oldular.
Gerçekten bu konuda çok ciddi maddi ve manevi kayıplar yaşandı.
Hikâye; Kürt hakları, ifade özgürlüğü, Kürt kimliğinin inkârı gibi konuların üzerine bina edildi.
Kürt kimliğinin inkârı ve ifade özgürlüğünün engellenmesi gibi suni başlıklar FETÖ'nün ihanetleri sayesinde taban oluşturmayı başardı.
İki terör örgütünü paslaştıran dış güçlerde bu başlıklar üzerinden örgüte taban kazandırmaya çalıştılar.
Benim Vefakâr Anadolu'm...
Ancak dış güçlerin hesap edemediği bir konu vardı.
Anadolu insanının feraseti.
Benim canım Anadolu'm bu sinsi oyunların altında hinlik olduğunu hissederek kurulu tuzağa düşmedi.
Onca acıyı bağrına bastı, ihaneti gördü, kalleşliği gördü, sabretti ve kazandı.
Kısmi olumsuzluklar olmadı mı oldu, yaşanmadı mı yaşandı ancak FETÖ ve PKK gibi iki el ele veren hain terör örgütü olduğunda bu tablo zaten kaçınılmazdı.
Bir Yiğit Çıktı Meydane...
İşte mesele tam bu kısır döngüde yol alırken sahneye bu oyunları yerle yeksan edecek bir devlet adamı çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan...
Erdoğan kimsenin cesaret edemeyeceği bir işe soyundu ve 2005 yılında aldığı siyasi kararlarla oyunu yerle bir etti.
Yaptığı bu hamleyle bir siyasetçi için intihar denilecek riski üzerine alan Erdoğan bu çıkışla terör örgütünün bugüne kadar kullandığı tüm oyuncakları elinden almış oldu.
Ne istiyorsunuz dil kursu, alın size dil kursu...
Ne diyordunuz Kürtçe televizyon kanalı alın size TRT Kürdi...
Ne istiyordunuz yerel isimler, alın size yerel isimler...
Ne istiyorsunuz Kürtçe isimler, alın size Kürtçe isimler...
Erdoğan tüm bu sancılı sürece de akıllı bir çıkışla "Kürt kimliğini tanıyoruz" sloganıyla başladı.
Kader Anı
Bu süreç terörle mücadele konusundaki en büyük kırılmaydı.
Terör örgütünün nemalandığı bütün konular elinden alındı ve örgüt fener yemiş tavşan misali ortada kalıverdi.
Ardından ikinci büyük kırılma ve oyunun bitmesine sebep olacak süreç Sayın Devlet Bahçeli tarafından başlatıldı.
Çünkü oyuncakları elinden alınan örgüt bu kez İmralı üzerinden hikâye yazmaya başladı ve sürekli olarak "İmralı'da tecrit sürerken, İmralı'da esaret devam ederken asla barış konuşulmaz..." sözleriyle taban bulmaya çalıştı.
Bu söylemin tılsımını da Sayın Devlet Bahçeli ellerinden aldı ve madem öyle İmralı'yı çok seviyorsunuz hadi bakalım diyerek bir davette bulundu.
Davet örgütün feshine ve terörün sonlandırılmasına yönelik oldukça anlamlı bir davetti ve karşılık buldu.
Şimdi zannederim bazılarımız; zamanında Kürt kimliği üzerinden yaptığı çıkışla çok acımasızca eleştirdiği Erdoğan'ın ne yapmak istediğini, İmralı çıkışıyla yerden yere vurduğu Bahçeli'nin amacının ne olduğunu kavramıştır.
Çanak çömlek çatladı oyun bitti ama merak etmeyin benim bu konu da yazacaklarım daha bitmedi.
Bir sonraki yazımda önümüzdeki süreçte bizleri nelerin beklediğini yazacağım.