Can Dündar denilen vatan haini, kaçtığı delikten herhangi bir aidiyet duymadığı bu topraklar hakkında atıp tutuyor..
Yeminli Türk düşmanı Alman medyasına bir mülakat veren Can Dündar’a göre, Türkiye’de oruç takibi yapan polisler varmış. Ve eğer oruç tutmayanı yakalarlarsa dövüyorlarmış .. Dışarıda içki içmenin artık mümkünü yokmuş.. Cevap yazmak bile anlamsız.. “Hayır özgürce içebiliyorsunuz burada” mı denmesi gerekiyor acaba?..
Aynı hain Can Dündar’ın o mülakatında kaçış serüvenine ilişkin ikrarlar da var..
“Kaçmadı biraz tatil yapmaya gitti” diyen Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi konumundaki Akın Atalay, cevap versin şimdi; “... Türkiye’de OHAL koşulları var. Ben de hapis cezası aldım. Gidersem hapse gireceğim. O yüzden gitmeyi düşünmüyorum...” demek, ahmakların bile anlayabileceği biçimde, “ben firardayım, siz derdinize yanın” demek değil mi?.
FETÖ’nün gerek Anayasa Mahkemesi’nde gerekse yerel mahkemedeki gücünü arkasına alarak kaçan Can Dündar’a, kim o süreçte destek verdiyse bu suçun ortağıdır..
Hakkında 5 yıl 10 ay hapis cezası olan bir adamın, göstere göstere havaalanından gidişine, dış hatlar terminalinden el sallayan herkes sorumludur.. Tutuksuz yargılanmasından duydukları memnuniyeti paylaşan siyasiler de buna dahil.. Can Dündar’ın operasyonlarına ortak olduğu FETÖ’cü örgüt, bu memlekette işgal hareketine kalkıştı.. Eğer başarılı olsalardı, tam da 15 Temmuz’dan 10 gün önce yurtdışına kaçan Can Dündar, kahraman gibi dönecekti bu ülkeye.. Çok özür dilerim ama bu iş normal sıradan bir iş değil. Vatan millet memleket meselesi.. O kaçak vatan haininde bu kavramların bir karşılığı olmadığını biliyorum. Ama ona selam çakanlardan da hesap sorulmazsa ne arınabiliriz ne de hesaplaşabiliriz bu ihanet şebekesiyle..
Ahmet Altan nerede?
Ahmet Altan örgüt televizyonuna çıkmış darbe girişiminden bir gün evvel, şartların olgunlaştığını anlatıyor.. Resmen ya darbe çağrısı yapıyor ya da yaklaşmakta olan sürece dair haber veriyor.. Bu video, tam da “ya hu bir Ahmet Altan vardı, ne oldu ona?” diye sorduğum gün çıktı karşıma. Şimdi n’olur elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin..
Eğer bu 15 Temmuz işgal girişimi bir FETÖ’cü organizasyonsa, bunun milli orduya kumpas yıllarında üs olarak kullandığı ‘The Taraph’ ve onu çıkaran adamları nasıl ayrı tutarız?.. Başka kumpas davalarından hakkında çeşitli suçlamalar var Ahmet Altan’ın. Ama bu büyük darbe davasına henüz dahil edilmiş değil.. Neyi bekliyorsunuz, kaçmasını mı?..
Sıla meselesi
Bir grup türedi. Basında FETÖ örgütüyle mücadelenin hangi argümanlarla yapılacağına onlar karar veriyor..
“Sıla” diyorsun, “sulandırıyorsunuz” diyor.
“Enes Kanter” diyorsun “magazinleştiriyorsunuz” diyor..
“Osman Özsoy” diyosunuz, “hedef saptırıyorsunuz” diyor..
Size söyleyeyim.. Hiç de öyle değil.. “.. Bunca mühim işi bırakıp Sıla’ya mı taktın?..”..
Sen mühim işlerle uğraş ben de Sıla’ya takmış olayım. Bana neden konu başlığı belirliyorsun. Vatan millet aşkıyla 40 derece sıcağın altında toplanmış milyonlarca vatanseverin yaptığını ‘şov’ olarak gören birine “ama magazinleştiriyorsunuz, sulandırıyorsunuz” diye laf söyletmeyişinizi not ediyoruz. “Demokrasi” diyorsunuz ya bu söylemler için.. Ben de demokratik hakkımı kullanıyorum. Belediyelerden de demokratik haklarını kullanıp bu canlılara iş vermemelerini istiyorum. Başka birşey var mı?