Malum, son günlerde Çamlıca’ya cami projesine karşı çıkmak, camiyle, namazla uzaktan yakından alakası olmayan kesimler nezdinde hayli prim yapıyor.
Bu yüzden de, ilgili ilgisiz hemen bütün kesimlerden aydınlar, eli kalem tutan yazarlar, bütün estetik bilgilerini de kullanarak adeta bir mimar edasıyla Çamlıca camii projesine karşı yoğun bir kampanya yürütüyorlar.
Doğrudan söyleyemeseler de, özü itibariyle camiye karşı olan kesimler, estetik anlamda nasıl bir cami olması gerektiği konusunda hiçbir bilimsel nosyona sahip olmamalarına rağmen, hazırlanan projelerin estetik olmadığına hükmedip açıkça Çamlıca’ya cami yapılmasına karşı çıkıyorlar.
Bunları anlıyoruz, estetikten bahsederken bile kaba ve çirkin bir üslupla özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’a karşı karalama kampanyası yürütüyorlar. Kaldı ki bu kesimler, zaten Başbakanın bütün olumlu adımlarına karşı çıkmayı bir maharet olarak görüyorlar.
***
Ancak, muhafazakar ve İslamcı aydınların yürüttüğü bir kampanya var ki, işte bunu anlamak mümkün değil. Çünkü onlar da, hangi medeniyet kriterlerine göre bir cami estetiği olması gerektiği konusunda bir bilgi ve kültürel arka planı dikkate almadan, malum koroya katılmakta bir beis görmüyorlar.
Evet, derin duygusal analizler yapıyorlar, estetik bir iklim panaroması çiziyorlar. Ama, estetik bir caminin nasıl olması gerektiği konusunda somut örnekler vermiyorlar.
Eğer, İslamcı ve muhafazakar aydınlar için amaç, laikçi-sol kesimler nezdinde itibar kazanmaksa buna bir şey diyemem. En azından şimdilik, alkışlanacakları kesin. Ama, nihai olarak onlara yaranmak gibi bir niyetleri varsa, boşuna gayret derim.
Şu ana kadar, sağda ya da solda bu proje ile ilgili yazılanların tamamına baktığımızda, aslında kimsenin ‘cami mimarisi’ ile ilgili dişe dokunur bir şey söylemediğini görüyoruz. Sanki herkes, kampanya içinde bir rol kapma yarışında gibi...
Peki, mimarlar ne diyor?
Biraz tuhaf gelecek ama, aslında onların da yaşanan döneme dair ‘cami mimarisi’ ile ilgili ciddi bir önerisi yok.
Pazar günü STAR’ın Açık Görüş ekinde Nazife Şişman’ın, “Cami tasavvuru: Nitelik mi? Nicelik mi?” başlıklı bir yazısı yayınlandı. Nazife Şişman, Esenler Belediyesi Şehir Düşünce Merkezi’nin ‘Çamlıca Projesi” ile ilgili düzenlediği panelde konuşan mimarlardan çıkarak bir analiz yapıyor.
Bu konuşmalardan anlıyoruz ki, aslında mimarlarımızın da dünyaya söyleyecek pek fazla bir sözü yok.
Mesela, Prof. SadettinÖkten’in söyledikleri son derece anlamlı: “Grek üslubunun sembol yapıları olan akropollerin arkasında tragedyalar, Ortaçağ’ın sembol yapıları olan katedrallerin arkasında koca bir Hıristiyan dünya görüşü ve tecrübesi vardı; Süleymaniye ve Selimiye camilerinin arkasında da Selçuklu’yu da içine alan bir Osmanlı medeniyet tecrübesi.”
Bir medeniyet tasavvuru içinde oluşmayan mimari üslupların, yüzyılları kuşatacak şaheserler olması mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla, bugün “çağdaş değerleri yansıtan estetik camiler yapılsın” tarzındaki yaklaşımların da çok fazla bir kıymeti harbiyesi yok.
Yani, modern toplumun sembol yapıları olan gökdelenlerin bir benzeri olacak olan modern camiler inşa etmek, estetik camiler yapmak anlamına gelmiyor. Mesela, bazı mimarların ‘çağdaş cami projesi’ olarak gösterdikleri New York Camii bir estetik harikası filan değildir.
Kısacası, uhrevi alemin simgesi olması gereken camileri, seküler düşünceye bağlı bir yapı tasarımı ile inşa etmek mümkün değildir. Nitekim bugün, Batı’da pozitif düşünce kalıplarıyla inşa edilen yeni kiliselere de benzer eleştiriler yapılmaktadır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, Çamlıca’ya yapılacak caminin, günümüzün devasa gökdelenlerinin bir kopyası olmaktansa, selatin camilerine benzemesi daha iyidir.