Pazar günü yayınlanan ve “Camia ile de bir çözüm süreci olabilir mi?” konusunu irdeleyen “Fikir Jimnastiği” başlıklı yazım nasıl bir yankı buldu?
Sosyal medya alanında Camia çevresinden geldiği anlaşılan ve “özür dileme” tarzında algılar ihtiva eden yaklaşımlar boş. Birilerinin ayağı da yere basmıyor, aklı da havada uçuyor. Ne denir? Boş.
Hürriyet’te Ahmet Hakan’ın bir değerlendirmesi oldu. O “Camia ile bir çözüm süreci olmaz”ı yazmış, beş madde sıralamış. İki tarafın da buna hazır olmadığını söylemiş, PKK ile çözüm sürecinin 30 yıllık bir mücadelenin sonucu geldiğini hatırlatarak, “Camia ile savaş yeni, çözüm aranmaz” gibi bir kanaati seslendirmiş.
Ahmet Hakan’ın beş madde içinde zikrettiği bir husus var ki onu yeniden değerlendirme gereği duyuyorum. Şöyle yazmış:
“Hükümetin, yaşanan tüm olumsuzlukları üzerine yükleyebileceği bir şeytanlaştırılmış düşmana ihtiyacı var. “Paralel yapı”, son dönemde işte bu ihtiyacı çok süper bir şekilde karşılıyor. Hükümet bu nedenle de “çözüm süreci” önerisini elinin tersiyle iter.”
“Tayyip Erdoğan’ın siyaset stili” bağlamında bu değerlendirme öteden beri başka muhalif aktörler için kullanılır. Yani “Tayyip Erdoğan birilerini düşmanlaştırır, bu CHP olur, PKK olur, şu bu olur, ama bu düşmanlaştırma ile kendi kitlesini diri tutmak ister ve çoğu zaman da başarılı olur.” Bir süredir bu siyasi analiz, Erdoğan’ın Camia karşısındaki mücadelesi için de kullanılıyor. Ahmet Hakan da onu tekrar etmiş oluyor.
Bir siyasi mücadele tarzı olarak bu yaklaşım, her siyasi yapı için kullanılabilirlik niteliği taşımıyor denemez. Farz edelim CHP’nin de kendi tabanını konsolide etmek için, “Erdoğan karşıtlığı”nı malzeme olarak kullandığı bir vakıadır. Hatta “Erdoğan karşıtlığı”nın şu anda pek çok siyasi oluşumun varlığını sürdürme malzemesi olduğunda kuşku yoktur. Camia bile kendi bünyesindeki dağılmayı önlemek için belki herkesten fazla bir “Erdoğan karşıtlığı” sürdürüyor.
Ama ben, Camia tarafından yürütülen “Erdoğan karşıtlığı”nın kendi bünyesine yönelik yeterli tahkimata imkan sağlamadığı gibi, Erdoğan’ın “Camia ile savaşarak kendi kitlesini diri tutmaya çalıştığı” tezinin de gerçekçi olmadığını düşünürüm.
Neden?
Camia’nın yürüttüğü “Erdoğan karşıtlığı” en içerdeki kemik bağlıları etkileyebilir. Onlar için, Camia ile problemli olmak, Erdoğan’la savaşmak için yeterli olabilir. Ama yine Camia etrafında olmakla birlikte, onu bir iyilik ve hizmet hareketi olarak görenlerin, “Erdoğan karşıtlığı”na hemen angaje olmaları mümkün olmayabilir. “Erdoğan’la neden savaşmalıyız?”sorusunun cevabını bulmak kolay olmayabilir çünkü. Erdoğan döneminin Camia’ya kazandırdıklarına baktıklarında, evet belki, “Haşhaşin vs” gibi hakaretleri ilk anda içlerine sindiremeyebilirler ama, bunca savaş dilini neden hakettiğini de içlerine sindiremeyebilirler. Ben şu anda Camia çevresinde bu yadırgamadan yola çıkarak araya mesafe koyan çok insan olduğunu biliyorum.
Hükümete ve Ak Parti’ye gelince... Ak Parti şayet, birilerini şeytanlaştırarak kendi kampını diri tutmaya çalışmayı bir yöntem olarak benimsemişse, burada herhalde bir oy kazanma - kaybetme değerlendirmesi yapıyordur. Bunu CHP için yapmayı düşüneceğini görmezden gelmiyorum. Onun da mantığında Ak Parti ile CHP tabanlarındaki geçişliliğin sınırlı olması vardır. Ama mesela MHP için, BBP için, Saadet için bunu yapmaz. Dini gruplar söz konusu olduğunda bunu hiç yapmaz.
Evet, Tayyip Erdoğan’ın bir dini düşünce çizgisi vardır, belki bir Camia’ya mensuptur, ama siyasetçi olunca ve partinizi merkez partisi haline getirme ilkesinden yola çıkınca, en geniş ortak paydayı bulmaya çalışırsınız. Onun için Ak Parti, mesela çok az oy aldığı Alevi kesimi ile buluşmak için çaba sarf ediyor. Durup dururken, “islami” diye nitelenen bir Camia ile savaş içine girmeyi düşünmez. İş bana göre kendi kitlesini şeytanlaştırılmış bir çevreye karşı tahkim etmek değildir.
Peki nedir?
Ak Parti liderliğine göre problem, “Dini bir Camia” varsayımı ile büyüme alanı alabildiğine açılmış bir yapının, devlet içinde paralel bir yapı oluşturarak ve o yapıyı devreye sokarak, kendisine imkan açanları vurmaya yönelmesidir.
Ben Hükümetin, Camia’nın neden buna kalkıştığını henüz çözebildiği kanaatinde değilim. Ama böyle bir yapının asla kabul edilemeyeceği kanaatinin kesin olduğundan da kuşkum yok.
Camia “Benim böyle bir paralel yapım yok” demeye devam ediyor. Ama buna Hükümet de inanmıyor, toplumun pek çok kesimi de.
Doğru, zor şu anda Camia ile çözüm süreci... Bana göre Hükümet, en istemediği şeyi yapmaya mecbur bırakılmıştır.
Soru şu: Camia fabrika ayarlarına dönecek mi, nasıl dönecek?