Bugüne kadar yaptığım en lüks tatil, Marmaris’te Angel’s Peninsula’da geçirdiğim üç gün oldu. Daveti, Bugün gazetesinin ve söz konusu otelin sahibi Akın İpek yaptı.
Bugüne kadar yaptığım dış seyahatlerin önemli bir kısmı Camia’nın finansmanı ile gerçekleşti. Uçak bedellerini de Camia ödedi, kaldığımız çoğu 5 yıldızlı otellerin konaklama ücretlerini de.
Bütün bu gezilerde içimdeki ukde, bu masrafların nereden karşılandığı ve amaç kamuoyu diplomasisi yapmaksa, bunu gerçekleştirip gerçekleştiremediği idi.
Zaman gazetesinde Çarşamba’ları yazdığım günlerdi. İlhan İşbilen (Sonradan Ak Parti milletvekili oldu ve yaşanan süreçte istifa etti) genel müdürdü. Bir akşam vakti yemek ısmarlandı dışardan. Bir tepsi kebap geldi. Afiyetle yedik. Ama ben, tam o sırada, mesela Moğolistan’da bir öğretmenin o saatte hangi yemeği yiyebildiği sorusuna takıldım.
Merkezdekiler ve hizmet yerlerinde olanlar... Aynı hayatı mı paylaşıyorlar acaba? Ben bunu Mücadele Birliği’nde iken de sorgulamıştım. Sonunda iş, şimdi beytül mal gibi görünen ve birilerinin üzerinde bulunan malın - mülkün öldükten sonra kime kalacağı sorusuna geldi dayandı. Ve beytül mal mülk oldu çıktı. Bir gün bunları Camia için de konuşacağız, hele o zamanlar gelsin.
Angel’s Peninsula’da birkaç arkadaş, epeyce bilgilendirme yaptı Hükümet’in Camia’ya yönelik davranışları konusunda. Gözümüzü lüks bürümüş olsaydı, orada aldıklarımızı satardık yazılarımızda.
Ahmet Taşgetiren kırk yıldır medya sektöründe çalışıyor. Şu anda Star’da yazıyorum. Altınoluk Dergisi’nin genel yayın yönetmeniyim. Erkam Radyo’da program yapıyorum.
Son hadiseler yaşanmadan önce Bugün’de ve Aksiyon’da yazıyor, Burç FM’de günlük yorumlar yapıyor, bu arada Altınoluk Dergisi’ndeki görevime devam ediyordum.
Tercüman’da yazı işleri kadrosunda çalışırken aynı zamanda Türk Edebiyatı Dergisinin editörlüğünü yapmaktaydım. Bu arada Çağ Yayınları tarafından yayınlanan Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi isimli 14 ciltlik eserin editörlüğünde bulundum.
Bugün, Aksiyon ve Burç FM... Sosyal medyada, Camia adına, Ahmet Taşgetiren’in çok yüksek ücretler ödendiği için iktidar yanına geçtiğini yazıp duranlar, sorsunlar Bugün’e, Aksiyon’a, Burç’a ve hesabı ondan sonra yapsınlar...
40 yıldır böyle bir tempo ile çalışıyor Ahmet Taşgetiren.
Buna bir de profesyonel şirketlerin daveti ile gerçekleşenler dışında hemen tüm hafta sonlarını dolduran ve ücretsiz verilen konferans ve seminerleri katın...
Ahmet Taşgetiren’i, Hidiv Kasrı’ndaki bir düğünden çıkarken görüp buradan lüks yaşam iddiası çıkaranlar, beni Angel’s Peninsula’da, ya da Camia’nın daveti ile gerçekleşen gezilerde, 5 yıldızlı otellerde görünce böyle yazsalardı daha çok isabet kaydederlerdi.
Bence asıl sözü, başka yazacak yeri kalmadığı için Camia medyasında çakılıp kalan ve tüm yanlışlıkları onaylayan kalemlere söylemek lazım.
Ben Mücadele Birliği tecrübemde o nitelikte insanları da tanıdım. Ben, bu tür yapıların tecrid edici karakteri sebebiyle yarın gidebileceğim hiçbir yer olmadığı halde “Ben buradan ayrılıyorum” diyerek toplantı odasını terkederken, bazı arkadaşlarımın “Viran olası hanede evladü ıyal var” mantığı ile hareket etmesini yadırgamadım. O arkadaşların, ayrılanları ve dün “Abi” dediklerini bir kalemde silmelerini de yadırgamadım. O ortamda “Lider”in “Sana soruyorum .... Abi, sen benimle dünyanın ve Türkiye’nin bütün meselelerini istişare edecek liyakatte misin?” sorusuna, tabii ki nezaketen “Estağfurullah Abi” diye cevap veren “Abiler”i de yadırgamadım. Oralarda işler öyle yürür. “Abilerin Abisi” karar verdiğinde, tüm “Abiler” silinir. Ahmet Taşgetiren de “Doğrucu Davut” rolünden vazgeçmediği için bir gün gelir konumuna bakmadan gözünün üstünde kaşın var, der.
Şimdi beyler, gidişiniz gidiş değil. Kalbinize danışın, Ahmet Taşgetiren’i yıpratamazsınız bir, onu yıpratarak yolunuzu uçurumdan çeviremezsiniz, iki. Kur’an’ı keyfine göre yorumlayanların hedef göstermeleri ile daha çok -hem de manevi açıdan- batağa batarsınız, üç.
Size bir gün hem de mutfak bütçesinden ayırıp öğrenci bursu veren ev hanımları, Boğaziçi’ni derece ile bitirip Moğolistan’a karın tokluğuna ve bazan hayatı pahasına öğretmenlik yapmaya gidenler soracaklar:
- Ne yaptınız siz? 40 yıllık emeği ne yaptınız?
Bazen önde bulunanlar, dava hakkında, icabında yok etmek kadar sonsuz tasarrufta bulunma hakları bulunduğunu zannederler. Küçük küçük insanların, emeklerini, dualarını, terlerini hesaba katmazlar. Yanlış yaparlar.
Biz eski Mücadeleciler “Mücadele Birliği yaşasaydı” sohbetleri yaparız zaman zaman... Acaba “ Camia’’ ne zaman bu tür sohbetleri yapacak? Maalesef gidiş oraya doğru...