AHMET Hakan geçtiğimiz cuma günü “Çalıştay malıştay” başlıklı bir yazı kaleme aldı
(14.11.2014 ).
Diyor ki:
Başörtüsü yasağı ayıbına son vermek için...
Kamuda türban yasağının son bulması için...
Siyer dersinin seçmeli olarak okutulması için...
Çalıştay falan düzenlenmedi... Şak son verildi başörtüsü yasağı ayıbına, şak diye verildi başörtülüye haklar, şak diye kondu siyer dersleri...
Diyor ki:
Ama söz konusu Alevi yurttaşların hakları olunca...
Akıllarına gelen ilk şey çalıştay oluyor.
Diyor ki:
Muhafazakarın hakkı söz konusu olduğunda ‘şak’ diye ver.
Alevinin hakkı söz konusu olduğunda ‘çalıştay malıştay’ deyip ipe un ser.
Evet. Evet. Ahmet Hakan aynen bunları yazdı, dahası bunları söyleyebildi.
Eyy Ahmet Hakan!
Kaleminin yazdığını aklın aldı mı? Vicdanın kabul etti mi?
Eyy Ahmet Hakan!
Senin için her şey ama her şey kuru bir polemik mi? Yazıp geçmek mi?
Bu mudur yani?
Tamam, Alevi sorununun çözümü noktasında hükümetin bir gönülsüzlüğünün olduğuna inanıyorsan, samimiyetsizlik hissediyorsan, ipe un serdiklerini düşünüyorsan bütün bunların hesabını sor, hükümeti köşeye sıkıştır. Sıkıştır ki bir daha sıkıştıkları o köşeden hiçbir yere oynayamasınlar. Cümlelerinin en sertini yaz, kalemin balyoz gibi insin kafalarına, ağzına geleni söyle. Söyle ki bir daha yerlerinden kalkamasınlar. Ananın ak sütü gibi helal.
Ama haksızlık etme be kardeşim.
Ah keşke senin dediğin gibi olsaydı da bu ülkenin 60 yıllık başörtüsü yasağı ayıbını şak diye çözebilseydi. Ama ne gezer! Bu kulaklar Sayın Mehmet Ali Şahin’in sarfettiği ‘Bizim öncelikli meselemiz başörtüsü yasağı değil, sonuçta bu sorun yüzde bir buçuğun sorunu’ sözlerini duydu.
Neredeyse başörtülüler AK Parti iktidarının samimiyetini sorgular hale geldiler/ gelebildiler ve geldik. Kaç seçim bekletildik ‘sırası var’ diyerek başörtüsü sorununun çözülmesi için.
AK Parti’ye kapatma davası var, önce o hallolsun, dedik. Zira önümüzde kapı gibi 28 Şubat ve Refah Partisi’nin akıbeti duruyordu.
Darbelerle yüzleşiliyor, aman sabır, dedik. Aman ‘başörtüsü’ yüzünden parti kapatılmasın, dedik. Ülkenin bir sürü kronikleşmiş demokrasi, özgürlük sorunu var, onlar bir çözülsün, dedik.
Hatırlasana, bu ülkede başörtüsü üzerinden ne tartışmalar, ne kavgalar koptu. Senin gazeten TBBM’de başörtüsü avcılığına çıktı! Ödü koptu gazetendeki faşist zihniyetin! ‘411 el kaosa kalktı” manşetleri atıldı. Hem de senin o gazetede yazdığın dönemde... Sesin çıktı mı? Çıkabildi mi?
Velhasıl Ahmet Hakan. AK Parti Hükümeti, birinci dereceden mağduru olduğu başörtüsü sorununu öyle, iktidara geldiği 2002 Kasım’ında değil, 22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra değil, kapı gibi referandum zaferini kazandığı 13 Eylül 2010’un hemen ertesi günü değil, 11 Haziran 2011’in ertesinde değil...
Tam tamına Ahmet Hakan 10 yıl 11 ay sonra ancak bu ayıba son verebildi. Hem de tamamen de değil. Hala başörtüsüne tamamen özgürlük sağlanmış değil.
Eyy Ahmet Hakan çarpıtma be kardeşim.
Sen ‘siyer dersini şak diye koydu’ diyorsun da ‘siyer müfredata’ gireli daha yıl olmadı. Ayrıca siyer müfredata girerken Kürtçe de girdi, Alevilik de girdi.
AK Parti iktidarının 12 yılında hepsi birlikte girdi. Şak diye değil.
Eyy Ahmet Hakan... Bak gördüğün gibi ‘şak’ diye çözülmemiş hiçbir sorun. Şak diye çözmek istedikleri halde çözememişler.
Ayrıca başörtüsü sorunun çözümünde çalıştaylara gerek olmadığı halde. Başörtülüler arasında fikri ayrımcılık yoktu... Ne istendiği ortadaydı. Bir kısım başörtülüler şöyle istiyor, bir kısım başörtülüler böyle istiyor da değiller(di).
Şimdi gelelim sarakaya aldığın Alevi çalıştayları mevzusuna.
Fena mı oldu?
İpe un seriyor diyerek küçümsediğin ‘geçmişteki arkadaşlarından, dostlarından, ağabeylerinden” oluşan hükümet, bugüne kadar hiçbir hükümetin cesaret edemediği iki temel meseleye el attı. Kürt ve Alevi meselesi. Sadece bu sebeple bile AK Parti hükümeti övgüyü hak ediyor. Hem de tüm gelgitlere rağmen.
Beğenmediğin o çalıştaylar sayesinde ders kitaplarında düzenlemelere gidildi. Alevilik seçmeli olarak müfredata girdi. Diyanet Vakfı’nın hazırladığı 10 ciltlik Alevi-Bektaşi klasiklerini bir düşün. Ders müfredatlarındaki ayrımcılık, ırkçılıkla ilgili temizlemeler yapıldı. Bak bugün tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına sebep olan kanunu konuşuyoruz.
O beğenmediğin çalıştaylara ihtiyaç var Ahmet Hakan.
***
Başbakan Davutoğlu’nun Hacıbektaş’ta yaptığı konuşmayı dinlendin mi? Davutoğlu Dersim’de yaşananlar modern Kerbala’dır derken... Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu “Boşverin Dersim’i, orada isyan vardı. Katliam yapılmadı” diyebildi.
Ülkenin kronikleşmiş sorunlarının çözümü noktasında hükümeti yüreklendireceğin yerde, şuursuzca polemik malzemesi yapıp ülkenin ciddi sorunları üzerinde tepiniyorsun. Tepinme.
Ayıptır. Yazıktır. Günahtır.