Başakşehir, yalnızca neden lider olduğunu değil; uzun haftalar boyunca liderliğini nasıl koruduğunu da belgeleyen ve haklı gösteren müthiş bir başlangıçla maça girdi. Öyle ki, golünü atana kadar geçen ilk 20 dakika içinde Beşiktaş’a top bile göstermedi.
Süper Lig’de hiçbir takımın yapmadığı (Hatta yapamadığı) şekilde; kısa, kesin, net ve birbirini izleyen kombine paslarla şov yaptılar. Öyle ki; bu becerisini, kendi ceza sahası içinde ve 3 Beşiktaşlı’nın arasında soğukkanlılıkla uyguladı. Bunun ardından gelişen karşı atakta da, golleri geldi. TV yayınından CD üret, götür Köln Spor Akademisi’nde ders diye göster.
***
Vallahi ilk yarı 5-0 biterdi... Neden bitmediğinin sorusu, son vuruşlardaki savruk şutlarda gizli. Çok kötü vurdular ya da hiç vuramadılar. Takım oyununu harika bir organizasyona dönüştürenler, son anlarda oyun disiplininden kopuyorlardı. Daha bir sorumluluk yüklenseler, Beşiktaş utancından ikinci yarıya çıkmak istemeyecek kadar, ağır bir psikolojik travmaya uğrardı. Koca ilk yarı- da hiçbir varlık gösteremediler.
Ama Başakşehir, ikinci yarıya; ilk yarıdaki tüm apoletlerini omuzundan söküp fırlatarak başladı. Attığı golün üstüne, erkenden kuluçkaya yattı... Meydanı boş bulan siyah-beyazlılar; geri çekilişin cezasını çok çabuk kesti. Beraberlik, bundan sonra hiçbir şeyin asla eskisi gibi olmayacağının işaretiydi. Zaten Beşiktaş da, patronluğu ele aldı. İbre tersine döndü. Ama Başakşehir’in attığı nizami gol inanılmaz bir şekilde sayılmadı.
Med-cezir gibi gidip-gelen maç; kaleydoskop misali, her anı farklı desenlerle bezendi. Akılda kalacak bir mücadele oldu.