Müseccel bir FETÖ’cü bu satırların yazarını özel takibe almış, her gün sosyal medya hesabından laf sokup duruyor.
Bir tarihte, “geri dönüşü olmayan gazeteciler” arasında sıralamıştı.
Demek istiyordu ki, “Öyle hatalar yaptı, kendisini öyle açığa düşürdü ki, bir gün hizmet hareketi kazanacak ve onun geri dönüşüne fırsat olmayacak.”
Demek ki, hâlâ umut taşıyorlar...
Demek ki bazı kişilerin bir gün karşılarında el pençe divan duracaklarını sanıyorlar.
Demek ki hâlâ kazanacaklarına inanıyorlar.
Mesele ne?
Dünkü yazımda, İsviçre’deki “FETÖ izi”ni kurcalamış, firari gazeteci Ekrem Dumanlı’nın “izinle” Avrupa ülkelerinde (özellikle Belçika’da) dolaştığını söylemiştim.
Çakal hükmünü yapıştırıyor hemen: “Ahmet Kekeç’in İstihbaratı tahmin edilemeyecek kadar güçlüymüş meğer...”
Bu rezili kafaya takmamın nedeni şu:
Bir aralar civarımda dolaşıyor, arkadaşlık tesis etmeye çalışıyordu. Birkaç defa çalıştığım gazetede ziyaretime gelmişti. Şiirden, edebiyattan, ortak tanıdıklardan konuşmuştuk. Mukabelede bulunamamıştım, daha doğrusu ziyaretine gidememiştim, belki de gitmek istememiştim ama onun çabalarıyla oluşmuş hukuka da hep riayet etmiştim. Rezillikleri ortaya çıktığı halde o hukuku yıkacak bir davranışta bulunmamıştım. Sadece uzak durmuştum.
Hâlâ o “hukuk”a riayet ediyorum ve “mağdur” zırlamalarıyla karşılaşmamak için aleyhinde bile bulunmuyorum.
Benden ırak olsun da, ne hali varsa görsün.
Fakat rezil adam (bu tanımlamayı fazlasıyla hak ediyor artık) durmuyor, “fişlemeci” abilerine servis yapmaya devam ediyor; aralarında bazı eski tanıdıklarının da bulunduğu FETÖ karşıtı gazetecileri takibe alarak “cürümlerini” listeliyor; yani onlar hakkında “suç dosyaları” oluşturuyor.
İhanetini ispiyonculukla taçlandıran bu rezil adama şunları söylemek isterim:
İstihbaratımın tahmin edilemeyecek kadar güçlü olduğunu ileri sürerek esasında ne yapmaya çalıştığını tahmin edebiliyorum.
Keşke istihbaratım güçlü olsaydı da, hak ettiğinden/hak ettiklerinizden daha fazlasını yazsaydım.
İstihbarat birimleriyle iltisakı ve bağlantısı olan sizlersiniz.
Usulsüz dinleme yapmak, yatak odalarına kamera koymak, masum insanlara kumpas kurmak, “himmet” adı altında işadamlarının malına mülküne çökmek, soru çalmak, Türkiye düşmanlarıyla iş tutmak “kayıtlı” faaliyetleriniz arasında... Bunlar sizin işiniz!
Firari arkadaşınız Ekrem Dumanlı’nın Belçika’da dolaştığı bilgisi, bir istihbarat bilgisi değildir.
Bir internet bilgisidir.
Hollanda’da geniş bir örgütlenme içine girdiğiniz; okullarınız, dershaneleriniz, dernekleriniz, vakıflarınız, “gazeteleriniz” ve düşünce (!) kuruluşlarınızla Türkiye karşıtı lobilere içerik ve malzeme ürettiğiniz bilgisi de bir istihbarat bilgisi değildir.
Bir internet bilgisidir.
Türkçe manşet atarak “hayır” kampanyasına destek veren Blick gazetesi yöneticisi Christian Dorer’in, İsviçre imamınız Cebrail Tertemiz’le ortak mesai yürüttüğü bilgisi de, bir istihbarat bilgisi değildir.
Bir internet bilgisidir.
Bir zahmet internete gir, arama motorlarından birine ilgili isimleri yaz, Avrupalı gazetecilerle mesai birliğiniz “görüntüleriyle” karşına çıkacaktır.
Kaldı ki, ne yaptığınız, nerelerde eğleştiğiniz, hangi rezil faaliyetlerde bulunduğunuz, ülkenizi nasıl satışa getirdiğiniz artık sır değil.
İsminizle, eylemlerinizle kabak gibi ortadasınız!
HAMİŞ
Fetullah Gülen “15 Temmuz kurgudur”demişti. Yılmaz Özdil de Hollanda krizinin “kurgu” olduğunu söylüyor.
Ben bu Yılmaz Özdil’in gizli FETÖ’cü olduğundan şüpheleniyorum.
Değilse, Türk matbuatının en pespaye kalemidir.
Bu da bu şekilde kayıtlara geçsin!