2017'den beri parlamenter sisteme dönüşü öneren CHP, ilerleyen zamanlarda peyderpey kurulan diğer siyasi partilerle birlikte hazırlanan tasarısını dün kamuoyuna tanıttı.
Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve Deva Partisi'nin kurmaylarının bir araya gelerek aylarca üzerinde çalıştığı "güçlendirilmiş parlamenter sistem" başlıklı, 48 sayfalı uzlaşma metnine dün Bilkent Otel'de alfabetik sıraya göre sahneye çağrılan parti liderleri Sayın Akşener, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu, Sayın Karamollaoğlu, Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Uysal eş zamanlı olarak imza attı.
Biliyorum yoruldunuz.
Çünkü ben de yoruldum.
Partilerin ve genel başkanların isimlerini böyle tek tek sayınca yazan için de okuyan için de -kaçınılmaz olarak- yorucu oluyor. Eksik var mı, yanlış yazmış olabilir miyim diye dönüp tekrar tekrar bakıyorsunuz yazdığınız cümleye.
Üstelik bir de görünmeyen ortak var! Düşünün yani...
Ama n'apalım, şimdiden yorulmak olmaz.
Daha ne seçim kampanyaları başladı ne programlar, ne vaatler, ne olası hükümet senaryoları ve bakanlık paylaşım listeleri açıklandı. Bunlar daha iyi günlerimiz anlayacağınız!
Gerçi bu kadar kusur her koalisyonda olur.
İmza törenine dönelim biz.
Parti genel başkan yardımcıları teker teker söz alarak mutabakat metninin bölümlerini okudular. Okudular ama hep birlikte getireceklerini söyledikleri yeni sistemin eski parlamenter sistemden farkını söylemediler. Nasıl ve hangi noktaların güçlendirileceği, önerilen sistemin hayata nasıl geçirileceği, neleri içereceği muamma olarak kaldı.
Halk oyuyla hayata geçerek anayasal hüküm haline gelen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle alakalı tartışmalı tanımlar/karalamalar yapılırken ambalajlanmış yeni/eski parlamenter sistem üzerinden jenerik vaatler sıralandı.
Doğusu-batısı siyasi krizler, tehditler, çetin mücadelelerle, kuzeyi-güneyi savaş, kaos, göç, açlık ve terör tehdidiyle kuşatılmış, 84 milyon nüfusuyla büyüyen gelişen bir ülkenin gerçeklerine ve hedeflerine dair bir şey söylenmedi.
Mesela Ukrayna işgali yahut Covid-19 salgını gibi aniden gelişen büyük bir kriz halinde Sayın Meral Akşener, Sayın Ali Babacan, Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Temel Karamollaoğlu, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Gültekin Uysal ve Sayın Pervin Buldan ile Sayın Mithat Sancar'ın ivedilikle nasıl bir araya gelerek hem ortak hem doğru bir karar alıp hayata geçireceklerini bilmiyoruz.
Ama bunu yapamayacaklarını apaçık anlıyoruz.
Yine de haksızlık etmeyelim. Bir şeyleri de yapabiliyorlar artık.
Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle dün yapılan "lansman" mesela. Orta ölçekte bir organizasyondu. Tarihi bir an olarak sunuldu. Müziğin yükseldiği, sunucunun sesinin titrediği, böylece olaya heyecan katıldığı anlar sayesinde o anın "tarihi bir an" olduğu duygusu başarıyla işlendi.
Hayırlı olsun.
Uyulur-uyulmaz, olur-olmaz, sürer-sürmez, HDP devreye girince işler-işlemez o ayrı mevzu ama karşı ittifak yıllar sonra ortak bir metne kavuşmuş oldu. 48 sayfa da az buz değil hani. Aylardır çalışıyorlar üstelik. Gerçi detaylar sorulunca Kılıçdaroğlu yine hatırlayamayacaktır ama olsun.
O kadar kusur her koalisyon ortağında olur.
Ne dersiniz, 6+1 yuvarlak masa ittifakına bundan böyle "-cağız ittifakı" mı desek?