İftarlık Gazoz ile son günlerin en çok konuşulan yönetmenlerinden Yüksel Aksu, filmin dramatic yönünü anlatırken bir de itirafta bulunuyor: “Babam ve Oğlum tadında olsun istedim. Kim bilir belki de Çağan Irmak’ı kıskandığımdan...”
Yüksel Aksu Ege’de çektiği filmler ile Türk sinemasına yeni bir soluk getirdi. Son filmi İftarlık Gazoz’da başrollerden birini Cem Yılmaz’a vererek de sürpriz yaptı. Aksu, filmde anneyi canlandıran Ümmü Putgüm ve çocuk karakter ‘Adem’i oynayan Berat Efe Parlak ile seti, filmi, araalrında oluşan sıkı bağı konuştuk! Aksu’yu tanıyanlar bilir, dilinin kemiği yoktur. Onun için filmleri gibi röportajları da keyiflidir. Bize neler söylemedi ki!
- Senaryonun yazılış hikayesi nedir?
Yüksel Aksu: Bir ara, bir gazetenin arka kapağında bir gazoz reklamı vardı, bu yiyecek-içecek reklamlarından bir türlü kurtulamayacak mıyız dedim kendi kendime. Sonrasında düşündüm, attım kulağımın arkasına. Bir ara yolum Bodrum’a düştü. Arabada bir içgüdüyle sağa saptım. Muğla’ya vardım. Ramazan’dı. Her yer kapalı... Aklıma geldi eski ramazanlar. Dondurmacı çırağı iken yaşadığım bir oruç hikayem vardı. Bir şimşek çaktı.
- Kastı nasıl oluşturdunuz? Daha önce hiç duymadığımız isimler var...
Y.A.: Benim, isimsiz olsun, çok bilindik olsun, yerel olsun-olmasın gibi saplantılarım yok. Önce doğru resme inanıyorum. Baktığın zaman bir adamda lokantacı tipi vardır, hakim tipi vardır... Kısacası klişeciyim. Tütün tarlasında çalışan bir emekçi anne resmi olması gerekiyordu. Çok yetenekli oyuncularla da görüştüm. Ya çok güzeldiler, ya çok sterildiler. Ümmü (Putgüm) de zaten güzel sanatları bitirmişti, Dondurmam Gaymak’ta figürandı. Konservatuarı bitirdi sonra, sonra İstanbul’da biraz dolandı. Sonrasında da Londra’ya yerleştiğini duydum tanıdık vasıtasıyla yollarımız tekrar birleşti.
- Bu rastlantı nasıl oldu?
Ümmü Putgüm: Londra’da bir oyunda oynuyorum. Mehmet Ali Alabora geldi onu izlemeye, oyun bitiminde de o, Yüksel Abiyi arayıp bizi ulaştırdı.
Y.A.: Dondurmam Gaymak’ta çocukları Mehmet Ali Alabora çalıştırmıştı. Ümmü’yü Londra’da duyunca, gel dedim. Çocukların seçimleri var, çalıştırılması var, yerel oyuncu seçimleri var... “Rol vaadetmiyorum ancak vermeyeceğim de demiyorum.” dedim.
Cem beğenmeyince tekrar yazdım
- Sinemada size ait bir dil oluştu... Ege inanının hümanistik ruhunu filmlerinize yansıttığınızı düşünüyorum. Ama bu filmde öyle bir final yapmışsınız ki! Bana aykırı geldi.
Y.A.: Doğru bir saptama. Sert bitiyor. Hiçbir komik yanı yok. Acınasıdır benim komedim zaten. Altını kazıdığın zaman hüzün çıkar. Şunu karıştırmamak lazım, yoksullukla, yoksunluk aynı şey değildir. Yoksunluk daha çok metropole, varoşa özgüdür. Öbür tarafta öyle değil, en zengin çocuğun topu olduğu zaman, mecburen bizimle oynayacak, kiminle oynayacak? Ya da kiminle ava gidecek? Bizim en zenginimizle en fakirimiz aynı sıralarda oturur kasabalarda. Yoksunluk sendromumuz daha azdır. Bu filmde trajik bitirmemin sebebi, bu sefer birazcık canım istedi. İkidir güldürüyorum, bu sefer yine güldüreyim ama sonunda yapıştırayım, uzun uzun bir ağlasınlar, Babam ve Oğlum tadında olsun istedim. Belki Çağan Irmak’ı kıskandığımdan.
- Cem Yılmaz’ın o hikayedeki adamın oluşturulmasında ne gibi etkileri var?
Y.A.: Ben önce şöyle yapıyorum, karakterlerin peşine düşüyorum. Sonra bunu en iyi kim oynar diye düşünüyorum. Bakanlıktan iyi bir geri dönüş alınca atladım Cem’in yanına gittim. Ama Cem’i motive etmedi. Oturdum tekrar yazdım, ete kemiğe bürüdüm karakteri. Cem o sefer sevdi. Karakteri çalıp, takla attırıp bana geri getirdi ve ben beğendim. Bendeki karakterden daha çok beğendim. O da şu, hikayede görürsün, usta çocuk, çocuk da iri adam oldu. Sempatik bir adam oldu. Bizim Anadolu mizahındaki muzip, çocuksu ihtiyara döndü. Zaten onun oyunculuğuna bayılıyorum.
Yer aldığım bazı televizyon dizilerini küçük olduğum için hatırlamıyorum
- Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Ümmü Putgüm: Muğlalı olduğum için zaten bölgeye ve insanına hakimim. Insanlar nasıl konuşur, neye ağlar, neye güler hepsini biliyorum. Tütün işçiliğini öğrenmem gerekiyordu. Deneyimleyerek öğrendim hepsini. Efe’nin benimle birlikte olması da güzel oldu. Zaten aramızda çok güzel bir abla-kardeş ilişkisi vardı. Hatta orada bazı insanlar beni gerçekten de Efe’nin annesi sandı. Sonrasında Muğla’daki çocuklardan rica ettik Efe’ye şive öğrettiler.
- Efe sana dönelim. Beş filmde oynamışsın... Zor oluyor mu?
Berat Efe Parlar: Dört yaşından beri ben aslında oyunculuk yapıyorum. Bazı dizilerimi hatırlamıyorum çünkü çok küçüktüm. Setlerim haftasonu oluyor, ya da okuldan sonra.
- Bu sektörde kendine idol aldığın birisi var mı?
B.E.P.: Cem Abi! Cem abiyle usta- çırak gibiydik. Bazı sahnelerde bana yardımcı oluyordu. Çok güzel sahneler çektik birlikte. Sohbet ettik, güzel vakit geçirdik. Oyunculukla, yönetmenlikle ilgili Cem Abiye sorduğum sorular vardı. Güzeldi her şey.
- Efe sen nasıl katıldın projeye?
B.E.P: Ben Melodi Tüzün tarafından dahil edildim. Beraber Siccin 2’de bulunmuştuk. İlk tanıştığımızda bana çok enteresan geldi Yüksel Abi. Daha çok yeni çağdan birisiyle tanışacakmışım gibi hissettim, Sonra Yüksel Abi bana ilahi okudu. Ben şok oldum. O gün bugündür kafamda değişmedi.
Y.A.: Berat Efe’ye ve birkaç başka alternatife baktık. Sonrasında şöyle bir yol izledik, halk için sinema atölyesi kurduk. 8-9 yaşla 12 yaş arasını ayırdım. Gerisine ayrı bir atölye yaptık. Ümmü’yü drama dersleri için geri çağırdım.